Mersin sıcakları normalde Ağustos 15'i yaz, 15'i kış sözüne çok uymaz. Dahası bu sene çok yerde iklim biraz daha kaymış haliyle, halen Eylül 15 gibi değil de sanki daha Ağustos 20'si gibi bir iklim yaşarken, Mersin'de de hava sıcaklıkları normal mevsim seviyelerinden daha yukarıda. Hal böyleyken her fırsatta yüksek yaylalara doğru kaçmak, dahası bugünlerde yaptığımız yol yürüyüş ve yol üzere oluşumuzdan kaynaklı sık sık, hemen hemen her haftasonu olamasa da ayda en az iki üç kez Ankara yaylasına yolculuğumuz olur. bu vesileyle sürekli yayla tadında olamasa dahi ara sıra yayla tadında, sıcaklardan bir nebze rahatlamış sayarız kendimizi.
Bu vesileyle Merkader koordinasyonunda yapılmış olan 15 Eylül, Pazar günü gezi etkinliği gereği Uzuncaburç'ta ay ışığı altında yürüyüş gayesiyle yollardaydık. Pazar öğle saatinde yola çıkıp, önce Silifke'ye, orada birkaç etkinlik sonrasında akşama doğru Uzuncaburç'a yol alıp, pekmez yapımı, bağ bozumu ve üzüm pekmezi tadımı yapıyor bulduk kendimizi. Ufak tefek aksamalar olmakla birlikte güzel bir etkinlikti ve sonuçta memleketimiz, köyüm için Mersin'in elit insanları elini taşın altına koymuş, yine çok özel misafirler olarak yola çıkılmış ve yapılan davet gereği, davete icabet etmemek olmaz diyerek bizde dahil olduk gruba. İyi ki de olduk. Dönüş yolunda araba arızası gereği ayışığında yürüyüş, ayışığında bekleyişe dönmüş olsa da Silifke'mize ve Uzuncaburç'umuza yönelik olan her etkinlikte elden geldiğince, imkanlar çerçevesinde eli taşın altına koymak, koyamıyorsak dahi işin içine dahil olmak boynumuzun borcudur...
Günün öğle saatinde Mersin'den çıkış biraz geçti, iki otobüs insanı toplamak, bulmak, buluşturmak da biraz zaman alınca çıkış gecikti haliyle. Yolda ister istemez bir ihtiyaç molası ve öndeki arkadaki araba denk gelemeyişimiz biraz karıştı. Lakin Silifke'ye varınca ilk durak olan Selefkia Şarapları için şarap tadımında iç mekan alan yetersizliğine bir nebze de olsa çare oldu, önlü arkalı Silifke'ye varışımız. Şahsen tadım yapmamış ve içmiyor olsam da Silifke ve yöresi üzüm özellikleri ve üzümün kalitesi, bağcılık ve üzüm üretimi açısından düşünülünce, dini bakış ve yaşayış şeklini bir tarafa koyup, insanlara, yöreye, bölgeye nasıl kazanımlar sağlanır diyerek; üzüm varsa ŞARAP ve üretimi üzüm üreticiliğinin etkin bir kısmını oluşturmaktadır. Ki yöremiz maalesef bu konuda da sınıfta kalmakta olup, özellikle yöreye özgü eski, yerli üzüm türleri, rahiyası, aroması, asit ve şeker oranı vs anlamında düşünüldüğünde yetersiz kalan, eksik olan bir üretim şeklidir, şarapçılık. Ki üzümü taze sofralık, kurutup kuru üzüm olarak veya pekmez yapıp pekmez olarak şahsi tüketimi veya bu alanlardaki ticareti ve yöre, bölge halkına girdi sağlaması, sağladığı katma değer açısından yetersiz kalmaktadır. Çünkü sofralık taze üzümü ancak 20-25TL gibi ta 3-4 sene önceki fiyatlardan satmaya dahi tüccar bulmakta zorlandığımız diğer tarımsal ürünlerde olduğu gibi bağcılık yapan ve belki de tek geçim kaynağı bu olanlar için maalesef sonu hüsran olup, çoğu üreticiler bağı söküp yerine başkaca ürünlere kaymaya niyetlidir.
Uzuncaburç gibi 2-3 binlik tarihi olan yörenin antik çağlardan bu yana bağcılık, üzüm üretimi ve üzüm ürünleri ticareti adına eski yerleşim yeri olarak kendi tarihi kadar eskilere dayanmaktadır. Bu kadar eski, 2-3 bin yıldır üretimi yapılan üzüm ve bağcılık bitme noktasında olan diğer tarımsal ürün ve üretimlerde olduğu gibi katma değer yaratacak girişimler gerekmekte olup, direk ham mamul olarak satmaktansa, yarı ve tam mamul olarak işlenip, paketlenip, marka vs ile daha katma değer oluşturacak üretim şekillerine de ihtiyaç duyulmaktadır. Ki üzüm üretiminde şarap üretimi de üzüme katma değer katan farklı bir üretim şeklidir. Özellikle turizm sektörü ve Silifke ve Yöresi açısından ele alındığında tarihi ve turistik yerleri, alternatifleri olarak bir bütün düşünülürse de turizm tarım kadar elzem bir sektördür. Yöreye, Bölgeye gelen yerli ve yabancı turistler ve ülke geneli turist profili düşünüldüğünde içkili ortamlar revaçta olup, içki, şarap vs üretimleri elzemdir. Üzümde basitçe durum böyle, yıl olmuş 2024 ve halen siyah veya beyaz üzüm fark etmeksizin, halen daha birkaç yıl önceki fiyatlar, 20-25TL'ye satış yapamaz, alacak müşteri bulamazken, şapkayı önümüze alıp kaç defa düşünmemiz gerektiğine gelin hep birlikte karar verelim.
Diğer taraftan Silifke demişsek, Uzuncaburç'ta varsa işin içinde bizde olmalıyız diyerek yola çıktık. Ve genel anlamıyla güzeldi. Özellikle Uzuncaburç Kazıları, sayın Ümit hocamız ile diğer hocalarımızın anlatımıyla köyümün tarihi yerlerinde yolculuk ayrı bir güzeldi. Evvelinde akşam saatlerinde, düğün vs zamanları arada aldığımız çekirdek gibi keyifle birlikte birkaç arkadaşla hoş sohbet ve muhabbetli saatlerden ötesi olmadığı, her zaman gördüğümüz ören yerlerinden ötesi olmazken, bu haliyle başka boyuta yolculuk oldu. Emeği geçen herkese ayrı ayrı teşekkür ediyorum, MERKADER başta olmak üzere tüm katılımcılara tek tek nezdinizde teşekkürlerimi sunuyorum. Anlatımlar gereği devam eden kazılar ve restorasyon çalışmaları tamamlandığında bambaşka bir boyuta bürünecek, kafe ve restoran, otel, küçük satış yerleri vs hep bir bütün olarak düşünüldüğünde geçmiş tarih ve yaşayan kültür birlikte ele alınıp, derlenerek güzel sonuçlar çıkacağı aşikardır. Ki gerçek anlamında işin dahilinde olalım yada olmayalım, yerlisi köylüsü olarak bizlere çok iş düşer, çok fırsat vardır. Değerlendirebilmek temennisiyle...
Düşünsenize 2 bin yıl sonra, amfik tiyatroda bir açık hava tiyatrosu düzenlense, tarihinde olduğu gibi bir gladyatör dövüşü olur, bir Shaeksper Oyunu olur yada tarih ile özdeşleşmiş bir ozan, şair atışması olur, güzel bir oyun sergilense, yaz sıcağında yayla tadında yazları bir kaç ay, haftada 2-3 oyun, film veya tiyatro sergilenir tarihi bir mekana dönüşse, tüm yurttan hatta sınır ötesinden yerli yabancı sanatseverler, turist akını yaşansa güzel olmaz mı? Sayın hocam Kemal Birdir'in dediği gibi çok da güzel olur.
Öte andan gelen gidenler satış yerlerinden Uzuncaburç, Silifke ve yöresine ait yöresel ürünlerden alış verişini yapsa, mis gibi yayla havasında birkaç gece konaklasa, tarihi bir konakta mistik bir ortamda yemeklerini yese, karnını doyursa ve böylesi süreçlerin sonunda hem yerlisi olarak biz Uzuncaburçlular, hem de gelen ziyaretçiler mutlu, mesut, güler yüzle hatırda güzellikler kalarak ayrılmaz mıyız, mutlu olmaz mıyız?
Uzuncaburç için plan ve proje bu olmakla birlikte Uzuncaburç, Silifke ve Mersin olarak hepimize çok ama çok iş düşüyor. Elimizi taşın altına koyarak gerek tanıtım, reklamla, gerek varlığımız ve katkıyla emek etmeliyiz.
Gelelim gezideki diğer küçük detaylara; sonuçta içerik olarak bir gezi rehberi, tur şirketi rehberliğinde olmayıştan ve programlarda değişiklikler, aksama ve uzamalar olması gayet normaldir. Başka vakitlerde daha güzel organizasyonlar ile tekrarları olması dileğiyle...
Silifke OSB tarafına gidip, kalenin dibinden git ve gel olarak iki defa geçip, sonrasında kapalı olan kaleden bir şehir seması için çıkmamız özellikle benim gereksiz kaldı ama eminim Silifke'yi ilk defa görenlere iyi olmuştur. Öte yandan Göksu Baharat Nazmi Hocamın kenger kahvesinden tadım güzeldi, rehberliği için ayrıca kendisine teşekkür ederim. Tabi sonrasında hiç görmediğim Ekşiler Köyü'ne 400 veya daha yaşlı portakal, Bölgenin, belki de ülkenin en yaşlı portakal ağaçlarına yine Nazmi hocamın katkıları ile şahitlik etmek, bir Orman Mühendisi olarak bana çok iyi geldi. Ve oralarda benim için en güzel sürpriz; eniştemiz köyün imamı Yemliha hocam ve kuzenim Havva ablam ile karşılaşmam, vakitsizlikten ve program dışı oluşundan ancak birkaç dakikalık misafir oluşuma rağmen üzümler, keçiboynuzu ve hoş muhabbet güzeldi. Keşke önceden haberimiz olsa da daha uzun olabilseydi ama en azından yolu öğrenmiş olduk.
Tabi kaleye iki kez sayılacak ve hesapta olmayan Ekşiler gidiş dönüşü planları bozdu, şahsen 13-15 saatlik diyetim ve çok yemek aramaz oluşumdan çok fark etmediğim durum çoğunda vakitsiz açlık krizine dönüştü. İkindiye doğru olacağı gözüken Silifke içi yemek ve serbest zaman iptal oldu dolaysıyla ve özellikle kendimce planlamış olduğum bir Silifke Yoğurdu tadımı ve birkaç yerdeki yöresel yemek planımız yalan oldu, söz aldığım esnaflarımızdan özür diliyorum, şahsım adına...
Programdaki aksama ve sarkmalar haliyle Uzuncaburç'taki Roma Yolu yürüyüşü gece karanlığına kılışı ve katılımcıların açlığına denk gelişinden iptal oldu. Daha uzun boyutlu olacağını planladığımız bağ bozumu, üzüm hasadı ve pekmez yapımı ile tadımında da kısmen aksaklık olmakla birlikte denk gelen bir pekmez yapımına katıldık, kısacık da olsa.
Sonrasında Kızılçam Ormanı içinde, mesire alanında güzel bir akşam yemeği yedik. Yöresel bir tat olan arabaşı çorbası, sıkma-börek eşliğinde gün boyu olan açlığımızı giderdik ki Fevzi Menteş abim ve tüm emeği geçenlerin eline koluna sağlık. Şahsen benim için güzeldi, eminim herkese de güzel gelmiştir. Çünkü yazın sıcağında mis gibi orman havasında, eskileri de yad ederken ki zamanında oralarda benzer içerikle emek etmiş, ömür eskitmiştik, arabaşı içmek güzeldi.
Ve Ay ışığında Uzuncaburç Yürüyüşü gezimizi amacına uygun olarak, Tiyatrodan, Burç Kaleye, Giriş kapısından Sütunlu Yola dek değerli hocalarımız eşliği ve rehberliğinde ay ışığı altında tarihi anlara şahitlik ederken, yeri geldi Roma Su Kanalları ile Aksuvat'tan su getirir, yeri geldi tarihi tiyatroda bir gladyatör savaşçısı mücadelesini izler, an oldu giriş kapısından şehre giren ordunun ihtişamına kapılır bulduk kendimizi...
Ama biz Mersinliler, Silifkeliler ve Uzuncaburçluluar olarak, yine buralara sahip çıkacak olan bizleriz, yoksa elin başka memleketlisi, Güneydoğulusu vs bize ne fayda eder, ne de bizlere, bizim buralara sahip çıkar...
Güzeldi velhasıl kelam gezi, son kapanışta, dönüş yolunda araç arızası gereği ay ışığında yürüyüş, bir saati aşkın süre zarfında ay ışığında bekleyişe dönüşmüş olsa da güzeldi. Tekrarında daha iyileri olması dileğiyle...
Sizin de yolunuz buralara, Mersin'e veya Silifke'ye düşerse, n'olur rotanıza Uzuncaburç'u da eklemeyi ihmal etmeyin. Sonuçta pişman olmayacak, dahası Efes kadar güzel bir yeri ilk keşfedenler arasında yerinizi alacaksınız. Ki sonra birileri keşfetti ben geç kaldım dememek için, Uzuncaburç'suz buraları gezmek yavan yemek yemek gibidir. Eklemeniz ve gelmeniz dileğiyle. Şayet gelirseniz ben olur olmaz ismimi verebilirsiniz, ondan duydum, onun tavsiyesiyle geldim. Çamlık mesire alanında bir tas çorbanız, bir bardak çayınız ve hatta denk gelirseniz, köyün girişinde, üç yol kavşağında Durdane abladan bir menengiç veya kenger kahveniz de benden olsun, selamımla.
Kim bilir önceden haber ederseniz gelir veya oralarda olduğumuz bir vakitte denk gelişle bizde de bir badem, ceviz ağacı gölgesinde bir kömür çayı, bir sac sıkması, böreği bile yaparız kendi ellerimizle...
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder