Kara Çadırın Kara Evladı - Göçmek ve KAYBOLUŞ

KARA EVLAT OLARAK BEN - 2

   ... yıllık TOPLAM KAZANÇ 7.500+5.250+ 500=13.250₺ olur. Şuana kadar fark ettiyseniz hiç masraflardan, 2 yada 3 kişinin yevmiyesi vb giderden hiç bahsetmedim, çünkü çiftçinin yevmiyesi yiyip içtiğidir.  Kaldığımız yerden  devam edersek. Hep ekonomik anlatmaya çalıştım belki ekonomi sevmeyen için sıkıcı oldu ama mecburen herşey ekonomi, sağlık sonrası herşeyin başı para, kim ne derse desin...

   Yıllık kazanç epitopu 13.250₺ olup bununda en az yarısı yem parası, yurt masrafı, evin çoluğun çocuğun masrafı üst baş, okul vb harcamalar desek 25-30 keçiden elde edilen gelir masraflar sonrası ancak çoğumuzun bir aylık maaşına tekabül eder. Ama hayvanları olan biri çift çubuk işleri, bağ badırga vb bahçe işleriyle de meşgul olursa, buğday, un, ekmek vb masrafı olmaz, pekmez, kuru üzüm, baklagil, mercimek, kurumuş sebze, salça, dilimlenmiş domates vb masraf yaratacak gider kaynaklarını azaltıp sıfırlayabilir veya azaltırsa geçim geçinmeye başkaca bir derdi kalmaz. Ancak böyle katlanılır bu hayat ve katlanılmaz olduğundan kaçan kaçabiliyor, ama ne kaçan memnun nede kalan... Velhasıl böylesi bir ailede sağ olarak yaşayabilen üçüncü ve en küçük çocuk olarak dünyaya gelmişim. İlk yıllardan anlatılan ve hatırladığım bazı anıları paylaşayım sizlerle...

   İki yaşında varım yada yokum daha, babamın annesi Müslüme ebem, uzun zamandır yatalak olduğu ölüm döşeğinde mutlu sona kavuşuyor, defin işlemlerinden bir kaç ay belki yıl sonra ben anama hadi ebeme gidelim dediğimde, anam kulakları çınlasın götürüyor beni mezarlığa, ilk orda tanışıyorum ölümle, kalım arasındaki farkla. Yine o yıllarda, muhtemelen bir kış günü, belkide bu olaydan kışları soğuğu pek sevmem, yanan ocağın kenarında ağabeyimin ayağına takılıp sıcak külün içine düşüyor, sol elimde derin bir yanık oluyor, eski usül yöntemlerle sağolsun bir teyzenin merhemi yardımıyla, anne annem Hatice ebemlerde yatılı misafir oluyoruz annemle birkaç haftalığına. Daha başka bir olay muhtemelen 3-4 yaşlarında komşuya gidiyorum öğle yemeğini yiyip gitmişim muhtemelen, benden 5-6 belki daha büyük kızları rahmetli Hürü abla ile oynamaya, tam yemek saati olsa ki, sofra ortada yemek yeniyor, bende sofraya sırtım dönük oturmuşum, yemek ye Durmuş demişler, yiyesim yok ya tokluk bir tarafta, birde zaten çok yemek yemeyen çelimsiz bir çocuğum, ben yemem totom yesin demişim. Yine bir başka gün başka bir komşuya gitmişiz anamla, sormuşlar büyüde bir adam ol bakalım, bende kalırmı altında, görecez bakalım, gerçi adam oldukmu bilinmez ama teyzemiz göremedi, erken gitti Gani emminin (amcaya biz emmi deriz) karısı.

   Hikayeden sadece ikisi bu, devam edelim aklımıza gelen, hatırda kalanlara. Okul öncesi dönem yine, muhtemelen 4 yaşlarındayım, Pusat yolcusu kalmasın diyeceğimiz zamanlardayız. O zamanlar elektrik geleli 2-3 yıl olmamış daha, köyde birkaç kişide televizyon var yok, olanlarda siyah beyaz daha. Bizim mahalle Dedebeleni, bilmeyenler, tanımayanlar için ayrıntılı veriyorum müsaadenizle, kimsede tv yok. Yine rahmetli babam, ilkokul 1’den terk, okur yazarlığı olmasada ileri görüşlü girişken biriydi, koyden komşunun birine 2-3 tane yaşlı süt vermez keçiden verip mahallenin ilk TV.sini alıyor. Tabi mahalleli hasret böyle gelişmelere, 3-4 km mesafedeki köyün merkezindeki kahveye herkes haber izlemeye, #karaŞimşek, Micheal Nike (yanlışsam siz düzeltin) izlemeye gittiği zamanlar ve böylesi bir zamanda herkes bizde misafir ama oturdukça oturuyoruz. Ev misafirliklerinin oturmaların bolca yapıldığı yıllar o zamanlar. Ama diğer taraftan, sabah Manız'dan Pusat’a göçeceğiz. Göçme, taşınmalarda yeni yeni traktör, kamyonların kullanılmaya başlandığı yıllar bir taraftan. Ve ayarlanmış traktör, hazırlanmış veya hazırlanacak eşyalar var ve diğer taraftan sabah erken belki seherinde traktör gelecek olduğundan erken yayılması gerek. Ama misafirler ilkin olma heyecanı, belki Çarlie Chaplin, belki Kara Şimşek var TV.de heyecan dorukta. Sabah göçeceğiz, erken kalkmamız lazım deniyor ama kalkan giden, müsaade eden yok. Olmuyor, dayanamıyor babam, başlıyor dörtlüğe; “Kalkın gidin siz, yarın göçeceğiz biz”.

Gidilmiş yaylaya, Pusat’a ama traktör yurda kadar götüremiyor, çünkü yol yok yurda kadar giden. O yüzden aşağıda bir yere gidebileceği kadar gidip bıraktı traktör. Oraya bir duvarın üzerine yükler indirildi. Sonrasında yine eski usül eşekle, atla veya insan gücüyle taşımaya devam edildi. Neyse yurda çadır kurulup, eşyalar yerleştirildi. Zaten göç giderken bir taraftan, öncesinden yada arkasından davar ve diğer hayvanlarda gider, başında olan bir yada birkaç kişiyle. Davarda varmış yanında öncesinde yada sonrasında, o kadar alt detayı çokda iyi, her anıyla hatırlayamıyorum. Neyse varmışız, yurda yerleşmişiz şükür, muhtemelen öğleden sonra hayvanların güdüm zamanı, abimle birlikte davarı gütmeye gidiyoruz. Biraz yarım saat kadar ileri doğru varıyoruz ve abim (kulakları çınlasın) sen davarın içinden ayrılma ben bir eve uğrayıp geleyim diyor ve bende kabul ediyorum. Ama çocukluk bu ya, arkasından gitsem yetişirim diye düşünüp arkasından bende ayrılıyorum sürüden. Ama biraz sonra bakıyorum ve anlıyorum ki bambaşka bir yöne gidişteyim. Anlasam ne geri dönsem sürüyü bulamayacağım, ilerlemeye devam. Bir yurt kalıntısından geçiyor ve daha sonra bir başkasının sürüsüne rastlıyorum ama başında çobanı yok, yokda diğer taraftan kocaman bir köpek, havlıyor filan neyse kıyıdan uzaktan uzaktan geçiyorum. Neyse az git uz git, hiç tanımadığım yerler, çok rastlanan şeyler değil ama kurt çıksa, domuz sürüsü filan denkgelse, altıma yaparım, yapmayla da kalmaz parçalarlar beni. Biraz daha gidiyorum ki tanıdık bir yer görüyorum, göçü indirdiğimiz duvarın olduğu yer, oh diyorum derin içten, en candan halimle... Eşyaları elle veya hayvanlarla taşıdığımız yolu, patikayı takip ederek KARA ÇADIRIN olduğu yurda, eve, koyak (çadırın ağılın çardağın olduğu tarla kıyısına verilen isimdir)'a varıyorum ve evdekilere siz biliyor musunuz, ben kayboldum, böyle böyle oldu diye anlatıyorum. Ama o zamanlarda yaşadığım korkuyu başkada yaşadım mı bilmiyorum. Ogün bugündür yön duygum, çok gelişmiş olup hiç gitmediğim, bilmediğim bir yere vardığımda bile kolaylıkla yönümü bulur, gideceğim, gitmem gereken yöne doğru gayri ihtiyari giderim, elhamdülİLLAH...

DEVAMI YOLDADIR 20.02.2020.

KARA ÇADIRIN KARA EVLADI

2 yorum:

  1. Nu harikulade guzel zamanlardan gecip gelmissin durmus bey. O yuzden alcak gonullu, olgun, agirbasli, sevgi dolu ve coskulu bir ruh olmussun. Iyi kiseni tanimisim. Varol.
    Mustafa Kemal

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok sağolun varolun ağabeyim, eksik olmayın ve bu sizin güzel gönüllü oluşunuzdan. Slmlar saygılar...

      Sil

ÖNE ÇIKANLAR

Karides

 Kitin ve kitosan bitkilerde hem kökten ve yapraktan besleme sağlar ki başta fosfat olmak üzere doğal besin kaynağıdır. Öte yandan fungal, b...