YENİ YILA GİRMİŞKEN
Çoktandır yazmam hal ile oturdum yazayım dedim. Ne yazayım ne yazmayayım diye düşünüyorum. İlk etapta aklıma da çok bir şey gelmedi.
Hazır 2024’ün son günleri, üstü kış, hava ayaz mı ayaz. Dahası hep zorda son birkaç yıldır daha bir zor oldu hayat sanki. #zorHayatlar hep bize mi, yoksa biz mi çok dert ederiz her şeyi, bilemiyorum. Sonunda siz deyiverin olur mu?
Öncesinde de kolay değildi ama pandemi patladı zorlaştı iyice. Hatta 2015-2016’dan beri ekonomik vs zora girmişti de hep, topyekûn çok hissetmiyor muyduk bilmem. Sonra 2020’yle bambaşka bir hal aldı hayat, eve kapanmalar, olurlar olmazlar derken, özellikle 2021’in temmuzundan sonra ekonomi mahvoldu. %300’leri hatta daha da evveliyle baz alırsak en az 10’a katlanır oldu fiyatlar ve çökertti resmen herkesi. Sonumuz hayrolsun tabi ama halen de düzeleceğe dair bir emare yok ortada, var da ben göremiyorsam, lütfen siz açıklayıverin.
2022 temmuz-ağustos bize daha bir zordu, peş peşe iki kayıpla yıkıldık resmen. Kayınbaba hastaydı, derken bir an baktık hiç hesapta yokken kayınvalide gitti Sakarya’ya oğlanın yanına ve daha gelemedi, bir bayram boyunca gitti kadın. Olurdu olmazdı derken, evde hasta olan babamız dayanamadı tabi, o acıyla, üzüntüyle o da veda etti bizlere. Dönüşü olmayan yolculuğa çıktılar, hemen hemen 20 gün arayla.
Tabi biz dik durmaya, yıkılmamaya gayret ettik, hayat devam ediyordu sonuçta. Hele hanımı düşünemiyorum, çok zaman ben bile hakim olamadım iç dünyasına. Ama diyorum ya hayat devam ediyordu, bir evladımız vardı ve en acımasızından umursar, umursamaz çevrede bir sürü insan...
Yıkıldık mı, yıldık mı hayır, ama böyle böyle hamdım, piştim, yandım oluyor olsa gerek insan.
Tam alışıyoruz derken bir bakıyoruz başka hengameler buluyor insanoğlunu. Ya diyorum hep mi bize diye? Bakıyorum insanlar emekli oluyor, emeklilikte anne babası ile ilgilenecek, onların hastane işleri, bakım vs.sine adayacak kendini, oh ne güzel, kendi kendime sesli düşününce. Eee napalım, bizim kader de böyleymiş zahir, kadere olan sadakatimiz, yazana olan saygımızdandır.
Velhasıl tam alıştık derken hayata, hayatın zorluklarını aştık aşıyoruz, yaraları sarıyoruz diye düşünüyorduk ki 2024’ün daha birinci, ikinci ayı olmadan hop bir haber geldi; annemiz hasta. Hadi bakalım! Neyimiz var, nasıl olacak, bu olacak, böyle olmayacak derken tetkikler şunlar bunlar hızlıca yapıldı ama tabi ilerlemiş hastalığımız. Neydi ne değildi diyorduk ki, en iyisi Mersin üniversitesi Tıp fakültesi’ne, fakülteye gidelim oldu, gereklilik bunları icap etti ve böylelikle anladık ki durum ciddi.
İnsan konduramıyor yakınına, hele bu can ANAm olunca durum ayrı tabi. Bir iki gittik geldik, bir taraftan da Fakülte’de tedaviye başlandı tabi. Yaralarımız iyileşirken, diğer taraftan asıl tetkikler devam ediyor. Durum ciddi anladığımız kadarıyla, oluyor olmuyor. Önce ameliyat denildi. Allah Allah ne gerek var, ne için ameliyat şu bu derken, bir taraftan halen hastanedeyiz, bir aya yakın süreç oldu yatalı. Bu iş böyle olacağa benzemez, git gel ile nereye kadar sürecek filan derken Mart başı gibi sonuçlarda netleşti artık.
Her ne kadar yaralar gözükürde iyileşme gösterir gibi dursa da asıl sorun görünmeyendeymiş, alınan biyopsi ve yapılan PET çekimi vs sonucu. Zaten bunlar yapılacak denildiğinde üç aşağı beş yukarı tahmin etmiştik, en azından kendi içimizde kötü hastalık diye adledirken, konduramıyordum da bir taraftan, eski topraktır, sapa sağlamdır ANAm, sağ salim çıkacağız buralardan...
Sonuçlar çıktı tabi durum tahmin edildiği üzere ciddi. Kadın hastalıkları ve maalesef dördüncü evre, kemik vs sıçramış yerler var. E nasıl olacak tedavi, ameliyat çare mi? Maalesef hayır, yaş, yayılım, bünye vs dediler ki ameliyatı kaldırmaz.
Eee nasıl edeceğiz o zaman, tedavi nasıl olacak, nasıl ilerleyecek? Tabi bu arada taburcu olduk ama durum gösteriyor ki, ne olacak, nasıl bir tedavi uygulanır netleşse de bizi zorlu bir süreç bekler. Zor hayatlar devam, olsun zor olsun ama yeterki tedavi olsun, nice atlatanlar gibi bizde atlatalım, Allah’ın izniyle.
Bu arada böylesi süreç içinde git gellerimiz devam ediyor, Mersin-Ankara arasında mekik dokuyoruz. Pandemik süreçler dahil birkaç yıldır gelip gidemediğin acısını çıkarırcasına, iki üç haftada bir Mersin’deyiz. Yeterki iyileşelim yollar, km.ler feda olsun. Ve bir taraftan uzun, zorlu bir yol başlangıcı diyerek tayin istedik memlekete. Silifke’ye dahil olmayacaksa bile Mersin’e, Karayolları 5.Bl.Müd.ne olsun. Çok faydamız olmuyor belki ama hiç değilse, hastane işlerinde, sürekli başında kalamasak da can ANAmızın, hiç değilse tetkik, tedavi aşamalarında destek oluruz, varlığımız güç katar diye düşünerek...
Diğer yandan tedavi üç aşağı beş yukarı netleşiyor, bir iki ışın tedavisi oldu ama asıl uygulama, kemoterapi, ilaçlı tedavi. Nasıl olacak? Randevu alınıp, bir gün öncesi gel, tetkikler yapılır ve uygunsa sonraki yada iki gün sonrasına gel yeniden fakülteye iki üç saat, hatta altı yedi saati bulan ilaç verme sürecine devam.
Ta Silifke’den önceki gün kalk gel, sonra tetkikleri yaptır, ikindi dönüşe yetiş. Sonraki güne yada iki üç gün sonraya tekrar gel, kemoterapi al. Tabi yayılma devam ettiğinden olsa gerek ağrı acı ki ayakta duracak hal, vücut bitkin düşüyor ilaçlar sonraki dönüşe yetiş. Of ne zorluklar. Biz kendimizden geçmişiz bu evrede ama kadıncağız iyice yorgun, bitkin, dahası iştahsızlık vs hat safhada.
Başladık kemoterapiye tabi, ilk dozu bir aldık, yine de bir tık daha iyiydik bu süreçte, şifa Allah’tandır, dualar vs hep yanındayız. Kalkıp gidiyoruz ta oralara, daha Silifke’den hastamız gelmeden hastanedeyiz, sıra vs alıyoruz. Bunlar hiç sorun değil tabi ama akşam ilaç sonrası nerede kalacağız, o halsiz durumu nasıl aşacağız, dahası faydası oluyor mu, olmuyor mu? Keşke kemoterapiye hiç mi başlamasaydık, şuydu, buydu? Deli sorular kafada.
Gazi M.Kemal Atatürk’ün “beni Türk doktorlarına emanet edin” dediği üzere, emanet ettik kendimizi doktorlarımıza. İlk doz uygulandı, ikinci doz için de 20 gün sonrasına randevu aldık. Tabi süreç yine aynı olacak, bizde de git geller devam ediyor.
Diğer taraftan aklımız, gönlümüz hep memleketten yana. Acaba durum nasıl, hastamız ne aşamada, düne göre bugün daha iyi mi, yoksa aynı veyahut daha mı kötü? Sürekli takipteyiz. Bir taraftan da kendi iş gücün peşinde koşuyoruz, çocuklar okulu, hayat mücadelesi devam ediyor. Ve aynı ilkellikle tayin işini de kovalıyoruz, olur mu olmaz mı? İkinci doz kemoterapiye yetişmeyecek ama bari hiç değilse, sonraki dozlara yetişelim duası ve dileğiyleyiz.
Bir doz kemoterapi ve öncesi ile sonrasında ki süreçler de zor bize. Diyoruz ya ZOR HAYATLAR diye, boşa demiyoruz;
Bir gün önceden hastane ile tetkik randevusu teyitleşecen, aynı şekilde ta Silifke’den Mersin’e gelip gitmeye Bld.nin aracında yet var mı yok mu ilgileneceksin, bir taraftan seçim ağzı herkes yerel seçimler derdine düşmüş, çok da umurlarında değil kimsenin, senin hastanın durumu, hastaneye gelip gidişi. Bld.ye müsait değilse, başka bir araç bulacan, akraba, konu komşudan araba rica edeceksin, şu bu derken bir sürü hengame, dahası asıl mesele hastanın durumu.
Araç ayarladın diyelim, bitiyor mu? Hayır tabiki, kendi ulaşım, Ankara’dan Mersin’e gidiş gelişi ayarla, sonrasında varınca oradaki süreç nasıl olacak? Kalacak yere ihtiyaç olacak mı olmayacak mı? Vs vs bir sürü soru ve sorun hep birlikte ilerliyor. Ama dediğim gibi mühim olan hastanın durumu, hadi nolur Allah’ım iyileşsin.
Neyse ikinci doz aşaması geldi. Araç tamam, tetkikler için iki gün öncesi gidiş, geliş ve hastanedeki süreçler tamamlandı. Silifke’ye dönüşte tamam. Ve aslolan ikinci doz kemoterapi. Yine belediye sağ olsun, araç ayarladık, bizim gidiş gelişte tamam. Sabah erkenden Mersin’e indik, direk hastaneye geç, hastanın ve bizimkilerin gelişine, geleceği vakte göre sırayı da aldık. Bekleyiş devam...
Devamı gelecek...
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Karayolcu Orman Mühendisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder