Yol tükendi, ömür tükendi, ben tükendim.
Bu yollara sevdamız ne dün başladı, ne de yarına biteceğe benzer.
Bu sırt çantası varya, hani öyle sıradan duruyor ya, işte o #sırTçantası nereleri gördü bir bilseniz!
İzmir'den Eskişehir'e, oradan da aktarmalı Ankara'ya trenle giderken, hatta durun ta Kars'tan Ankara'ya 33-34 saati trenle arşınlarken, hem de daha Doğu Ekspresi diye bir moda yokken, bu çanta yine yollardaydı.
Daha da evveline gidersek, kökeni ta Stuttgart'tan olan bu çanta, Freiburg'ta kızlı erkekli yurtlarda kalırken yanımdaydı. Milano'ya, Lyon'a giderken, İsviçre'de Black Forest'ın içinden hızlı trenle geçerken ki, daha bu ülke YHT duymamışken, yine Almanya dönüşü, dönem arası vergiler hariç 1€'luk uçak bileti ile gelirken, belki siz yoktunuz ama şükür bu sırt çantası bizleydi. Ha sahi ne uçak yolculuğu idi ama, köy otobüsü gibi isteyen istediği koltuğa oturuyor, sadece yolda Romanya'da yada Bulgaristan'da beni bırak fırsatı eksikti bir.
Bak yine hikaye anlatma damarım kabardı, heralde rahmetli dedem Hacı Beğ kocadan gelme bu huy, gerçi pek fazla aynı sofrada kaşık atmışlığım yok ama...
Velhasıl kelam bu çanta var ya ülkede sadece birkaç şehir görmedi, onun harici belki de çok Avrupa şehrinde bir telini bırakmıştır, o kadar öğrencilik zamanlarında, nice yokluğa rağmen, bol şükürle...
Sahi size oralardan bahsetmişmiydim, bahsetmedim değil mi? Neyse durun onlar hepsi şimdi çok uzun olur, önümüze bakalım, bld.ye otobüsü durağa yaklaştı ineceğim...
Diğer taraftan yine böylesi bir kış vakti, mevsimlerden ocağa yakın. Doğu Anadolu’yu Kars’ı bilenler iyi bilir, Ekim’de bir tutam kar düşer, yerde donar kalır. Üzerine yenisi yağmasa dahi, o yerde bir buz kalıbına döner, kalır da kalır. İşte öylesi vakitler, Kars DSİ Bl.nden sözleşmeli başladığım memuriyet, aynı KPSS puanıyla ikinci kadrolu atama gereği Kars’a veda vakti. Güneydoğu üzerinden gideceğimize, trenle Ankara’ya varıp, bir süre oralarda takılıp, yeni mekanları tanıma fırsatı adına yolu Ankara’ya çevirdik. Ve o zamanlarda da bu sırt çantası yine bizle...
Sivaslı bir mesai arkadaşı ile trenle gitmeye karar verdik, kulakları çınlasın. Çıktık yola, hiç değilse birlikte yalnız vakit iyi geçer diyerek. Hangi akla hizmetse, dile kolay 33-34 saatlik yol biter mi? Şimdilerde moda ya Doğu Ekspresi, o zamanlar öylesi bir tutku, moda yok tabi yada varsa da biz bilmeyiz.
Siz deyin Doğu Ekspresi, biz diyelim gençlik, kan deli akar. Hoş bizde hiç deli akmadı, ta lisede, ortaokuldayken de böyle akıllı, uslu, aklı başında, olgundum. Tabi daha evvelinde biraz da ağlak. Neyse velhasıl çıktık yola. Trenle yolculuk ettiniz mi bilmem hiç ama çuh, çuh, çuh güzel başlıyor. Kars-Erzurum, Erzincan derken güzel gidiyordu. Hatta yalan olmasın 8-10 saatte de Sivas’a geldik, çabuk geçti, nede olsa yanımda arkadaşla biraz muhabbet, biraz dinlen, uyu derken, bir bakmışız Sivas’a gelmişiz. Vedalaştık arkadaşla, indi Sivas’ta, bizimki yeni başlar, ne kadar sürecek diye de biraz tedirginlik, biraz olur, olmazlık ile tam 34 saate yakın sürdü tren yolculuğu, hem de 34 saat, dile kolay. Sürekli çuh çuh çuh sesleri ile geceli gündüzlü iki güne yakın yol yani. Kaç şehir, iki bölge ve üstü kar, soğuk. Sahi şimdi duyunca çok sıcak iklim bireyine çekici geliyordur. Lakin belli bir süre sonra sıkıcı, yorucu oluyor, onu da bilmekte fayda var...
Şimdilik de noktayı koyalım böylece, başka bir sırt çantası hikayesi de başka vakitlere devam ederiz, ne dersiniz?
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Karayolcu Orman Mühendisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder