Ankara’nın
ortasında, şehrin göbeğinde, şehir tarımı, kentsel tarım, şehiriçi permakültür
tarımsal üretim uğraşlarımızda kaldığımız yerden devam ederiz.
KENDİ
SİLAHI İLE KORUMAK
Doğayı düşünün, doğal denge içinde her şeyiyle
müdahale görmemiş ekolojik çevreyi. Bitki çiçek açıyor, tohuma dönüşüyor. Bu
tohum güzden toprağa düşüyor ve üstüne dökülen yaprak, bitki kalıntıları ile
kışı korunuyor. Ve baharla birlikte kış boyu iyice kuruyup, çürüyerek topraklaşmaya
başlayan ve başkaca etmenler ile tohum çatlıyor, filizleniyor ve yeni bitki
olarak hayatına devam ediyor ve herhangi bir olağanüstü durum ile insan müdahalesi
olmazsa bu döngü kendi içinde dönüp duruyor.
Peki bitkiler, doğa da kendi halinde
yetişirken, hiç mi olumsuzluklarla mücadele etmiyor? Etmez olur mu, ediyor
tabi. Ve bu mücadeleler sonucu hayatta kalabilenler ile daha güçlü olarak hayatını,
neslini sürdürüyor yada nesli tükenip, kaybolup gidiyor. Bu biyolojik ve kitabi
özet bilgi ne işimize yarayacak, niye uzattık bu kadar dediğinizi duyar gibiyim.
Öyleyse daha da uzatmadan konuya girelim;
Şundan dolayı böylesi bir giriş yaptım,
doğal döngü içinde bitki filizlenip büyümeye başladıkça, alt dallara gelen,
güneş almayan veya yeri, iklimine göre çürüyen bitki yaprakları ve alt
kısımları oluyor. Ve gözlemim, düşüncem odur ki, bu dökülen, kuruyan veya çürüyen
bitki yaprak ve diğer kalıntılar, doğayla, suyla, havayla etkileşime giriyor ve
böylesi etkileşim sonrası ortaya çıkan koku, asitli su gibi koşullar bitki
zararlıları için caydırıcı, uzaklaştırıcı veya kaçırıcı etki, bazen de öldürücü
boyutlara ulaşabiliyor. Dolaysıyla bitki SİLAHI İLE KORUMAK’talar kendilerini.
Aynı mantığı düşünüp, sehrin göbeğinde, AnKARA’nın
ortasında kendi bitkilerimize uyguladığımızda sonuç fayda eder içerikli gibi
gözükmekte. Şöyle ki; patates ve domates yapraklarını ki budama ve dal
seyreltme anında ortaya atık olarak değerlendirilecek dal ve yaprak çıkıyor. Hem
bu yaprakları değerlendirme hem de eriyik, şerbet elde ederek bitkileri zararlı
böcek ve haşerelere karşı korumak amacıyla demleme yoluna gideriz. Kısaca yöntemi
anlatalım isterseniz:
Atık
olarak ortaya çıkan bu dal ve yaprakları, salataya marul doğrar gibi doğruyor,
kıyıyoruz. Sonrasında çıkan yaprak ve dal miktarı, bahçeniz durumu, bitkilerin
büyüklüğü ve elinizdeki kabın boyutuna göre miktarı artırıp azaltabiliriz. Biz
kendimizce beşlik bir şaşalın yarısından fazlasını dolduracak kadar doğrayıp
şişenin içine koyduk. Aynı şekilde patateslerin boş ve fazla dallarını da başka
bir şaşala koyduk. İki şaşalın üzerini de ağzına kadar doldurduk. Sadece
üzerinde 3-4 parmak boşluk bıraktık ki, yeni dallar olduğunda üzerine
ekleyebilelim veya ara ara gerekli olan çalkalamayı rahatlıkla yapabilelim.
Şaşala
su doldurma işleminden sonra ağzını kapatıp, gölge ve serin bir yerde muhafaza
ederek demlemeye, eriyiğin kendi kendine tepkimeye girerek suya aroması ve aşıdının
çıkması istenir. Bu süreç 10-15 güne hazır olur. Ama böcekler, haşereler her
yeri sardı, benim o kadar vaktim yok diyorsanız 5-6 gün sonra ara ara üzerinden
alarak, eriyiğin demlenmiş suyundan istifade edebiliriz. Ve öte yandan yeni
oluşan atık yaprakları yine doğrar, şaşalın üstüne ekler ve kullandıkça oluşan
boşluk miktarınca su ekleyerek yeni uygulamaya kadar demlenmesi, eriyiğin eşit,
dengeli olması sağlanır. Burada püf noktalardan bir tanesi, şaşalın, şişenin
kapağına bıçağın ucu, çivi gibi sivri ve batıcı bir alet yardımıyla, 3-5 tane
delik açmanızdır. Öteki türlü demlenen ve demlendikçe tepkimeye giren
sonrasında da şişeyi şişiren çözelti, açma anında yüzünüze fışkırmasın ve elde
ettiğiniz eriyik, şişeden patlamasın. Metan gazı birikmesi yapar çünkü tepkime
ve demlenme anında…
Demlenme
süresi sonunda püskürtücü, el veya sırt pompası ile bitkilerin çok aşırı çiçekli
olmadığı, çiçeğin tozlaşıp, bir nebze, taç yapraklarının pörsümeye, solmaya
döndüğü dönemlerde, seyreltilmiş çözelti, suyla karıştırılarak, bitkinin gövde,
yaprak, dal vs bütün uzuvlarına alt ve üst kısımlarına gelecek şekilde bolca
püskürtülerek verilir. Burada sadece uçta oluşan yeni yaprak ve sürgünlere
yoğun şekilde verilmemesi önem arz eder. Ve tatbik anında ister birkaç karışım
ile karıştırarak, istenirse yapraktan verilebilir bitki besinleri ile birlikte
uygulanabilir. Sadece çok fazla karışım iç içe olduğunda tepkimeye girip fayda
yerine, zarar verip, bitkiyi ve uzuvlarını yakabilir. Tabi bu esnada KAOLİN
KİLİ uygulamasını işin içine dahil etmenizi özellikle istirham ediyorum.
Dozunu, dozajını sorduğunuzu duyar
gibiyim. Bunu şu haliyle özellikle dile getirmiyorum, çünkü bitkinin tür ve cinsine,
büyüklüğüne, gelişim çağına, hava koşullarına ve daha birçok etmen uygulamadaki
dozu, miktarı belirler. Sonra kaş yapalım derken, göz çıkartmayalım ve
bitkilerim sizin yüzünüzden öldü diye üzmeyelim kimseyi… Velhasıl KENDİ SİLAHI
İLE VURMAK, doğanın kendi içindeki döngüsüne ayak uydurup, bitkileri korumak,
diğer taraftan bugünü, yarını ve geleceği korumak bizlerin elinde. Yeter ki
isteyelim, emek verelim, doğayı sevelim. Duayla, doğayla, mutlu mesut, hoşça,
dostça ve sağlıkla kalın…
KARA
ÇADIRIN KARA EVLADI
KARAyolcu
Orman Mühendisi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder