KOPUK HAYATLAR
Hayat başlar sıfır noktasından,
doğduğun aileye göre değişir yerin yurdun. Öyle veya böyle yaşanır, kaderdeki
neyse çıkar bahta. Elit ve varlıklı bir ailede doğan şanslıdır ve şansı yaver
gider, devam ettirir ise en azından mevcut durumu aladır hayat. Diğer taraftan,
halk olan, halktan olan zamanla gelişir, geliştirirse durumunu, hiç değilse
sınıf atlar, orta sınıfa doğru. Tabi herkeste olmaz olamaz bu, çünkü sistem
bunu gerektirir, hele günümüz şartlarında bir yerlere dayamış ve birileri
destek çıkıyorsa bu değişim biraz daha hızlı olur.
Bir sınıf atlama, orta sınıfa doğru
veya daha üstlere değişim varsa biraz daha durum iyiye gider. Hele toplumsal
olarak, topyekûn bir gelişme söz konusu ise tadından yenmez. Ama sistem öyle
bir kurulmuştur ki topyekûn olması neredeyse imkansızdır. Gelişen ve gelişmekte
olan millet ve devletler ile geri kalmışlarda sadece birileri ve ancak bir kaç
kişi bu gelişme, değişimden nasibini alır, alabilir. Öylesi bir yapı vardır ki
ortada, belli bir gelişme, ilerleme oldukça toplumdan, halktan kopulur. Kopmak
gerekir, olması gereken budur. Artık birileri destek çıkarken, belli şartlar
koşulmuş mudur, yoksa başka durumlar mı bilemiyorum.
Bu zenginlik, durum refah düzeyi
iyileşme anlamında da aynıdır, diğer taraftan bürokrasi ve devlet olarak
bilinen aslında kişilerden oluşan sistem içinde durum aynıdır. Mesela memur
olan yada işçi olarak çalışan birilerini düşünün, haftasonları bir kenara,
izinler epi-topu 20-30 gün kadar olan iznin ne kadarını normal eskiden olan hayatı
halinde yaşarki. Bir kaç günü orada, eskilerle yaşarken, çoğunu normal günlük
hayatında veya bir yerlerde tatil yapmakla geçer. E o da hakkı tabi, en
nihayetinde ne için kazanıyor, daha iyisi olma, daha iyisini yaşamak için. Hele
bir de lojman vs haklardan yararlanıyor, servis aracı, makam aracı, makam
şoförü vs derken iyice soyutlanıyor. Bir taraftan da kafa işler, güçler ile
meşgulken. Bu zaman zarfı biraz daha ilerledikçe, bir 15-20 yıl gibi bir süre
geçtikten sonra değişen günün şartları ve güne, gündeme göre ne kadar içinde
olabiliyor dersiniz. Bence olmadığı kadar uzak, uzaklaşıyor. Aynı şekilde zengin
bir iş adamı içinde durum farklı değil. Gün içinde gördüğü gerçek insan
diyebileceğimiz kişiler, makam şoförü, şirketin genel müdürü ve varsa yaptığı
toplantıda karşılaştığı kişiler. Ki bunlar dahi, normal sıradan vatandaş
sayılacak kişilerden çok uzak olmanın yanında saygı, yalakalık gibi durumları
da dahil edersek ve normal hayattan ne kadar bahis edecekleri yok denecek kadar
azdır.
Bir bürokrat veya başkaca bir siyasi
yönetici için durum çok farklı değildir. Hele hele biraz daha üst düzey oldukça
milletten, halktan kopuş kaçınılmaz. Kopuk hayatlar yaşanan aslında. Kaç tane genel
müdür, mahalle bakkalından alışveriş yapar, bir kahvehanede çay içer,
tarlasında çalışan bir amcanın yanına uğrar. Ya da kaç tane siyasetçi, bir
parti başkanı veya bir şirket CEO’su bu işi yapmaktadır. Hemen hemen hiç. Ne
kadar buralardan yaşayarak gelmiş olsun, ister istemez, işler güçler, günün
koşulları ve günümüz sistemi, çarkı alıp uzaklaştırmakta, koparıp atmaktadır.
Kaçış kurtuluş yoktur. Bir rektör gelse tarlada çift sürse, bir genel müdür haftasonu
yada yaz tatilinde ekin dererken, hadi öyle çalışmalı işleri bir tarafa koyduk,
geçerken kahvede bir bardak çay içse, okeye dördüncü olan bir şirket CEO veya
CEFO olsa fena mı olur. Hem de öyle makam araçları ile gelmeden, kapıda
güvenlik vs beklemeden. Kopuk olmaz insanlar, birbirinin derdini dinler. Geçtim
onları üst, astın işten güçten başka bir şey duymak gibi bir derdi olduğunu hiç
zannetmiyorum. Normal sıradan vatandaşı dinleyen kim. Aracı kişiler var
diyeceksiniz, oraya kadar bir sürü yardımcı, müdür, personel vs ama onları
dinleyen kim, dinlese diyelim, neler anlatılır dersiniz....
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder