Tohum,
fide ve fidanın dolaysıyla gıdanın anahtarı olarak, korunmalı, toprakla
buluşmalı ve üretim ve toplumsal gelişmeye katkı sağlamalıdır.
TOHUMLAR
TOPRAĞA
Tohum anahtardır, gıdanın, tarımsal üretim
ve kırsal ve toplumsal kalkınmanın temelidir. Tohum fidenin ve fidanın çıkış
noktası, insanın ve toplumların beslenme zincirinin başlangıç aşamasıdır.
Tarımın, tarımsal üretimin, toplumlar için elzem olan besin ve gıdanın çıkış
noktası, temel yapı taşı olarak tohum; korunmalı, devamlılığı sağlanmalı,
üretime katılmalı ve gelecek kuşaklara aktarılmalıdır.
Hızlı sanayileşme başlamasından sonra,
kırdan, köyden kente göç hızlandı. Herkes sigortalı işe girmek, sağlık, eğitim
gibi olanaklardan daha iyi yararlanmak, soba isi pası olmayan sıcak evlerde,
elini sıcak sudan soğuk suya sokmamak gibi gayelerle akın akın şehre gelmeye
başladı. 70’li yıllarda %15-20 üzerinde olan kırsal nüfusu hızla azalarak,
günümüzde %8-10’ların altına düştü. İş gücü anlamında da kırsalda kalanların
çoğunluğunu yaşlı nüfus oluşturmakta ve üretime katkısı yok denecek
seviyededir. Bunun karşılığında doğru kullanılması durumunda kendi kaynakları
kendine fazlasıyla yetecek durumda olan, özellikle tarımsal üretim olarak
plansızlığında vermiş olduğu darboğazla, ürün ithal eder duruma geldi. Mevcut
üretimler de kartelleşmiş, büyük finans ve uluslararası şirketlerin tekeline
girmeye başlamış, üretim değilse dahi tedarik anlamında tarımsal ürünler belli
bir zincire tabi kalmakta olup fiyat belirlemeden, üretim ve depolama gibi daha
birçok konuda yönlendirmelere maruz kalınır olmuştur. Böylesi bir ortamda,
küçük üreticiler, ezilmekte, zaten girdi ve maliyetlerin bir dünya olduğu
günümüz şartlarında darboğazların arasında sıkışıp kalmaktadır. Millet olarak,
birlik beraberliğe, birlikte hareket etmeye pek müsait olmayışımızın vermiş
olduğu farklılık yanında kooperatifler, birlikler vs birleştirip,
bütünleştirici yapılar mevzuat açısından uygulanabilir kolaylıklar sağlamaması
ve kişilerin çıkar ve menfaatlerine hizmet eder durumdan öteye geçmemesi de
tarımsal gelişmeye en büyük engellerden biridir.
Tarım ülkesi diye nitelendirdiğimiz
ülkemiz, bu ve benzeri sebeplerden tarımsal iş gücü niteliğini iyice kaybetmiş
durumdadır. Toprakların verimliliğinde, yine uluslararası dayatmaların bir
sonucu olan, konvansiyonel tarım tekniklerinin olumsuz etkisi başta olmak
üzere, yanlış kullanımlar, sulama ve daha birçok olumsuzluklardan kaynaklı,
düşmeler olmaktadır. Her ne kadar eğitimli bireylerin topluma katılması,
toplumsal bilincin eskiye oranla artmış olması yönünden olumlu gelişmelerinde
olduğu tarım ve tarımsal üretimde, makineleşme yetersizliği de bir diğer
olumsuzluktur. Bu kadar olumsuzluğa rağmen insanımızın sabrı, kanaati, küçük
şeylerden mutlu olmayı bilir yapısıyla tarımsal ürün çeşitliliği ve dünya
tarımı içerisinde belli ürünlerde de olsa ön planda, ileri düzeydeyiz.
Tarım ülkesi ve milleti olarak sahip
olduğumuz yetenekleri kaybetmeden, tarımdan kopmadan gelişmenin yollarını
bulmalıyız. Tarımla birlikte sanayileşmeli, sanayileşmek milli politikamız
olurken, tarımı da bırakmamalıyız. Mesela yerli tarım makinaları yaparak,
tarımda girdi maliyetlerini düşürebiliriz. Üretmeliyiz, daha çok çalışarak,
daha çok ve kaliteli, verimli üretim yapmalıyız. Damla sulama sistemi
kullanmalıyız. Kendi tohumlarımızı çoğaltmalı, kaliteli ve verimli tohumlar
için ar-ge çalışmaları yaparak verim ve kaliteyi yükseltici türleri
geliştirmeliyiz. Tarımda birlik-beraberliği artırıcı tarımsal ürün ve üretici
birliklerini daha işlevsel hale getirici ve böylesi yapılanmaları teşvik edici
mevzuat ve kolaylıklar sağlamalıyız.
Ülkesel ve toplumsal boyutunu bir tarafa
bırakırsak, şahıs olarak gayretler göstermeliyiz. Şehirlerde yaşayan kır
kökenliler olarak, şehiriçi ve permakültür tarımsal üretim yapmalıyız. Pencere
önlerinde, balkon, çatı ve teraslarda saksılarda veya üretim havuzları yaparak,
bina aralarında, giriş katı önlerinde, varsa küçüklü-büyüklü bahçelerde bulunan
toprağı değerlendirmeliyiz. Söz konusu alanlarda bildik ve eskiden beri
uygulanan yeşil alan için çim, görsel güzellik için çiçek ekimi mantığının
biraz daha dışına çıkarak, tarımsal ürünler içinde yer ayırmalıyız. Şu
bilinmelidir ki birçok meyve ağacı ve sebzeler çok güzel çiçeklenme ve sonbahar
da meyve ve yaprak renk cümbüşü ile çok güzel görsel güzellik sağlar. En
basitinden, patlıcan çok güzel mor çiçek açar, sebzeler ilk gözükmeye başladıktan
itibaren büyüdükçe yeşil üzerine çok güzel siyah ton katarak, birbirine böylesi
yakışan bir görselliği hiçbir çiçek ve çim yada başkaca yeşil alan
düzenlemesinde elde edemezsiniz. Velhasıl şehir içi alanlarda permakültür
tarımsal üretimi ihmal etmemeli, kendimiz yapmalıyız, komşularımız,
arkadaşlarımızı da böylesi uygulamalara teşvik etmeliyiz.
TOHAMLAR TOPRAĞA düşmeli, baş vermeli,
meyve ve sebze tutmalı, görsel güzellik katmalı ve en sonunda tencere doldurup,
çorba kaynatmalı, aş olmalıdır. Bunların her bir aşaması ile çocuklarımıza,
örnek olunmalı, dalından bir domates nasıl koparılır, fasulyenin sadece pamuk
arasında değil, toprağa ektiğimizde de büyüdüğünü, hatta büyüyüp çiçek açtıktan
sonra önce yeşil fasulye, sonrasında kuruyup olgunlaştıkça kuru fasulye veya
barbunya olduğunu bizatihi uygulamalı olarak, şehir çocuklarımıza göstermeliyiz.
Yoksa barbunyayı fabrika ürünü olarak ve kimyasal boyalarla boyanarak da
barbunya elde edildiğini nesiller yetiştirmeye birkaç kuşak sonra hiç
şaşırmayalım. Çalışıp üretmeliyiz, emek verdikçe elde edilen ürünün lezzetini,
bir avuç toprakta, patates kabuklarını ekerek, yetişecek bir avuç patatesten
aldığı tadı ömrü boyunca unutmayacak ve her seferinde, baba, anne o patates ne
lezzetliydi diyecek nesillere doğru. Doğayla, duayla kalın, yemyeşil günler
hepimize olsun…
KARA
ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder