Karlı
günler, güneşli günler, sıcak-soğuk günler vs olarak anlatılır ya, BENim de
davarlı günler diye başladığım yazılara, ANILARDAN BİR KARE diyerek, yeni
yaşanmış hikayelerle devam edelim.
AĞAÇ
DALI
Ağaca çıkan keçinin göğe, dala bakan
oğlağı olur derler ya BiZimki de o hesap. Yükseklik korkusu diye bir olgu
vardır, şehirlilerin lüks hayatlarında. Nasıl olsun biz KARA ÇOCUKLARın öylesi
lüks yaklaşımları. Mecbursun çıkacaksın ağaçlara, dalların en uçlarına,
keseceksin taze dalları ki oğlaklar beslensin, daha iyi büyüsün. Baba mesleği
bizim sevdamız, yiyin oğlaklarım yiyin, ormancıyı da atlattık diyen BABAm
hikayeleri ile büyüyünce, okuyup bir şey olacaksak, hikayedeki ORMANCI’ların
başı, orman mühendisi olduk, hamdolsun ALLAH’a…
Yaz yurdu olan çadırın önünde yada
kıyısındaki kocaman meşe ağacı, bozağaç yada ardıç ağacı dalları o kadar güzel
olur ki, Kara Çocuklara. Hepsi değilse de BENim çok hayallerim olurdu, o ağaç
dallarında. O AĞAÇ DALI bazen evin buz dolabı, bazen kedi köpek yada diğer
hayvanlardan koruma amaçlı bir kuytuluk. Nohudun yeşil olarak olgunlaşma zamanı
kucak kucak nohut kuyunun yalağında yıkanır gelir, ağacın dalına konur ve
öğlenleri heftikleme, atıştırma, zaman geçirme anlamlı çerez olur, en
güzelinden hem de. Ağaç dalı önemlidir, davarın, oğlağın beslenme kaynağıdır,
yeri geldiğinde yakacak olarak kışın ısınma, yazın ise ekmek, bazlama olur.
Sacın altında boz kavlak, kavlak çilbizler şeklinde, kızarmış kızarmış
bazlamadır, sabah kahvaltıya…
Ağaç dalında geçen bir ömürdür velhasıl
yörüklük, kara çocuktan ta mezara kadar. Öyleki mezar kapağı en iyi ardıç
tahtası, yoksa ardıç dalından olur. Herşeyin hayırlısı olduğu gibi ölümünde
hayırlısı olsun hepimize… Kasım güzelliklerle gel…
KARA
ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder