Kara
kuru kavruk diyerek, davarlı günlere dem vura vura gitmeye, eskileri,
yaşanmışlıkları yad ederek ilerlemeye çalışıyoruz. Gelin biraz daha yol alalım
birlikte ve keşmekeş, çepreşik, karmakarışık durumlara parmak basalım.
YAĞSI
GÜNLER
Bindik bir alamete gidiyoruz kıyamete, çok
kullanılan bir sözdür. Yağsı günler olarak başladık söze ve eminim çoğumuz
merak etti, ne demek istiyor. Çok yazılacak husus var ama çok dallandırıp,
budaklandırmadan yazmaya gayret edeceğim. Belli bir uzunluktan sonrası sıkıcı
gelebiliyor. Yağsı diye dile getirmeye çalıştığım ifade tereyağı, hem de ara
ara yazdığım ve bilenlerin iyi bildiği has keçi sütünden yapma, Silifke yoğurdu
ile elde edilmiş yayık tereyağı. Evet evet o tam ayranı dahi iyice yıkanmamış,
yayıktan yenice çıkmış, mis kokulu, hiç katkısız, bembeyaz, yumuşacık olandan. Olsa
da şöyle bir kahvaltıda ekmek arası yapsak yada bizim oraların tabiriyle bir
yağlı çomaç, üstünden yağlı bir bazlama yada ovmaç olsa, ne yemesi olur, nasıl
lezzetlidir, dediğinizi duyar gibiyim. Sizi bilmem ama BEN çok ama çok özledim.
Olsa şu an üç beş tane tekerlerim gödene...
Tereyağının bolca olduğu, en azından
bizde, zamanlarda öyle çok tüketirdik ki, öyle böyle değil. Sabah akşam, süt ve
süt ürünleri eksik olmazdı soframızda, çünkü kaynak bizdeydi, ne de olsa
davarlı günler. Hatta öyle ki, kışlık olarak tuzlayıp deriye, tuluma, termos
yada fıçıya basar, obruk dediğimiz mağara, kaya kokuklarına, kör-susuz kuyulara,
güneş ve yazın sıcağında soğuk yerlere koyarak muhafaza eder. Kış aylarında
taze süt, yoğurt ve tereyağı olmadığı zamanlarda da bu tuzlanmış tereyağını
kullanırdık. Kahvaltılık olmamakla birlikte daha çok yemek yapma gayesiyle
kullanılır bu tuzlu tereyağı. Hemen hemen bütün yemekleri bu yağ ile yapardık. Şimdilerde
düşününce ne kadar lezzetli geliyor. Fakat o zamanlar durum çok da şimdiki gibi
değildi.
Bir zamanlar vardı ki, TV.nin yeni yeni
yaygınlaşmaya başladığı zamanlar, reklamlarda bolca, bas bas bağırırlardı.
Tereyağı zararlı, vay efendim kollestrol yapar, vay efendim damar tıkanır, kalp
ve damar rahatsızlıkları yapar. Bitkisel kökenli yağlar, margarinler, sıvı
yağlar çok daha faydalı, aman hayvansal yağlar yerine bu bitkisel kökenli
yağları tüketin. Öylesi zamanlarda da siz düşünün hayvan üreticisi ve çiftçinin
halini. Şimdiki parayla düşündüğümüzde 20 TL’ye satsan tereyağını, öpte başına
koy. İşte böylesi zamanlar YAĞSI GÜNLER. Para etmiyor bir taraftan, bize de çok
lezzetli gelmiyordu. Sürekli aynı şeyleri tüketince muhtemelen, insan bu en
nihayetinde yağdan baldan dahi bıkar. Böylesi zamanlarda, dedemler ve
amcamların da evinde genelde sıvı yağ tüketiliyor. Yemekler vs onunla yapılıyor,
öyle lezzetli gelirdi ki, anlatamam. oysa sulu yemeğin yüzünde ışıl ışıl yüzen
bir kaşık yağ, ama çocukluk işte.
Böylesi yağsı günlerde bazen onlara
çökelek, peynir ve tereyağı verdiğimizde, bir kase ayçiçek yağı isterdik. Bazen
öyle olurdu ki sabah kahvaltıya bir kase Ayçiçek yağı koyar, arada ekmek,
bazlama bana bana kahvaltı yapardık. Oysa bildiğimiz sıvı yağ, palm yağ. Hele o
margarinlerin tadını hiç bilmedik, sonra sonra tadar olduk..
Şimdilerde deniyor ya, çok sağlıklı, anne
sütüne en yakın süt keçi sütü. Gerçekten de böyle, araştırmaların gösterdiğinin
yanında, şöyle bir eski insanları düşününce, sağlık fışkırıyordu hepsi. Hatta
büyüklerimiz çok daha iyi bilecektir, çoğu ne hastane yüzü görmüştür, ne de bir
iğne-ilaç… Velhasıl yağsı günlerin aksine bu günlerde tereyağı, keçi sütü ve
süt ürünleri tüketilmesi tavsiye ediliyor. Hani bizde yok ya ondan mıdır? Diyesi
geliyor bazen insan ve güç yetmiyor tereyağına. Bir kilosu 120-130 TL markette.
Onunda ne olduğu şüpheli. İşte böyle yağsı günler yaşadık ve şimdilerde de
eskileri özler, gün geldi, döndü devran ve YAĞSIZ GÜNLERDEyiz vesselam…
KARA
ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder