EKMEK
“Ekmeğe giden yolda emek en önemli mihenk taşıdır” diye kaç zamandır dile getirmekteyiz.
Ekmek, aslında bir buğday tanesi, hatta ta güzden daha da evveli yazdan hazırlanan toprağın işlenmesiyle başlar. Tarlanın yazdan taşının ayıklanması, içindeki ot, çalı çırpı kalıntılarının temizlenmesi, tarla edilmesi ile başlayan uzun, hengameli ve emek yoğun yolculuğunu burada uzun uzun anlatma işini başka seferlerde, peyder pey yapacağız. Bugün o kadar da uzatıp uzun uzun yazmamaya çalışacağım. Daha kısa tutup undan ekmeğe yolculuk konunuz.
Undan ekmeğe yolculukta da emek ister ekmek, hem de ne emek, ter karışmalı ki, lezzeti artsın. Böyle söyleyince alından akan teri hamurun içine siliyor, akıtıyor zannetmeyin sakın, sadece mecazi olarak karıştırma. Unu leğen yada karıştırma gerecinin içine koyup, tuz, kabartma tozu veya maya ile uygun miktarda su eklemek sonrası güzelce yoğurup, uygun koyulukta kıvama gelene dek emek vermek ile başlar ekmeğin anlatacağımız yolu, yolculuğu. Hamur yoğrulur, özleşip tadını, tuzunu, mayasını alana dek bekledikten sonra, fırında olacaksa, fırın tepsisine yağını vs sürerek, uygun kalınlıkta tepsinin içine yayılan hamur, fırında uygun ısıda pişirilerek, sonrasında afiyetle bir güzelce yenir.
Biz ise Akdeniz usulü, Silifke ve yöresine ait bazlama dediğimiz, lavaş vari ekmek yapıyoruz. Hamur mayasını alıp demlenmesi sonrası, sac (pişirme aracı), senit (hamurun üzerinde inceltildiği ve uygun şeklin verildiği tahtadan gereç), oklova (senitin üstünde hamuru inceltmeye yarayan yuvarlak, ince uzun sopa), şiş (sıcak sacın üzerinde pişmekte olan bazlamanın çevrilmesinde kullanılan yassı el gereci) ile senitin üzerine konulduğu, un tanelerinin, ufranın yere dökülmesini engelleyen, pişen bazlamanın üzerine indirilerek, soğuması için bekletilen sofra SİLİFKE USULÜ BAZLAMA yapımında gerekli olan malzemeler. Ve tabi biraz da un, ufra gerekir, yoksa ele yüze, senite, şişe, oklovaya yapışır hamur ki işin içinden çıkılmaz hal alır.
Daha fazlası için;
.... Bloğun tamamına bakabilirsiniz.
Sofra üzerine seniti koyup, bezele denilen hamur parçalarını, senit üzerinde yuvarlayıp, ayarlayarak, ayrı bir kapta biriktirilir. Aldığımız bezeleyi ufraya iyice beleyip, yine senit üzerinde, oklava yardımıyla daire şeklinde yazarak, inceltilir. Uygun inceliğe getirdikten sonra önceden altı ateşlenip, ısınan tüp üstü sacın (işin orijinali altına ince ağaç parçaları, çilbiz ile ateş yakılan ocak üzerindeki sactır) üzerine katlanmayacak yada kırışmayacak şekilde oklava yardımıyla yayılır, atılır. Yeterli süre ve kıvamda pişen bazlama şiş yardımıyla diğer yüzü alta gelecek şekilde çevrilir. Bu işlem iki üç defa bazlama güzelce pişene kadar tekrarlanır. Sacdaki bazlama pişerken varsa ayrı bir kişi yoksa hem pişiren, hem yazan kişi, senitde diğer bezeleden ikinci üçüncü bazlamayı açar, yazar. Sacda iyice pişen bazlama, şiş yardımıyla alınarak, sofranın köşesine indirilir. Soğumasın, kuruyup gevrek olmasın diye sofranın bir köşesi bazlamanın üstüne örtülebilir. Bütün bezeleler bitene kadar, bazlamanın hepsi açılıp, yazılıp, sacda pişirme işlemi tekrarlanır. Kişi başı 3’er tane yenebilir. Sayı bu şekilde ayarlanabilir.
Bazlama yanında iç malzemesine göre, önceden kavrulmuş, patates salatası, çökelek kavurması vs malzeme kullanılarak açılmış bazlamanın yarısına gelecek şekilde, içine malzeme konup, diğer yarısı da üzerine kapatacak şekilde katlanıp, kenarları da içe konulan malzeme dökülmeyecek şekilde kapatılması ile BÖREK yapılabilir. Yada pişirilen bazlamanın içine sıcakken, önceden hazırlanmış iç malzemesi konularak, dürüm şeklinde katlanması ve elin içinde sıkıştırılması yöntemiyle SIKMA yapılabilir. Dahası pişmiş bazlama tabakta küçük parçalara ayrılıp, içine tereyağı konularak, ovalamak şeklinde elle tereyağı ve bazlama iyice karıştırılıp OVMAÇ olarak tüketilebilir. Tercih istek arzu yiyene ve yemek isteyenin damak tadına kalmıştır.
İster bazlama, ister börek, isterse sıkma veya ovmaç şeklinde tüketilsin, sabah kahvaltıya, öğle yada akşam yemeğine güzel bir alternatif olarak SİLİFKE USULÜ BAZLAMA soframızda yerini alsın. Afiyet olsun... Ve son zamanlarda yaşadığımız korona, pandemi süreci de gösterdi ki böyle uğraşları bilmemiz, evlatlarımıza öğretmemiz, gelecek nesillere aktarmamız gerekir. Tüketirken tükenmeyelime alternatif bir çözüm olarak evde ekmek yapmak önemlidir, kesinlikle tavsiye ederiz...
Ankara’nın ortasında, şehrin göbeğinde hobi amaçlı şehir içi bahçe, şehir tarımı / tarımcılığı'na örnek uygulaması olarak uğraşlarımızda BAZLAMA olsun dedik bugün. Bu işleri uğraşları bilelim, evlatlarımıza, gelecek nesillere aktaralım ki, dumanımız tütsün. Böyle yapabilir, gelecek nesillere aktarır, sürdürülebilir bir hayat sürer ve deveredebilirsek, ALLAH’ın izniyle hiç bir güç, kuvvet kötü emelli düşmanlar bizleri yıkamaz. Gidiniz bakınız Toros Dağları’na duman tüten bir kara çadır varsa, bizi hiç bir güç yenemez diyen M.Kemal Atatürk'ün evlatları olarak, elden geldiğince gelenek, görenek ve ananelerimizi yaşamaya, yaşatmaya gayret ediyoruz. Şükür ALLAH’a...
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder