ORALET
Eski zamanlarda, çocukluğumuzda öyle emvai çeşit atıştırmalık olmazdı, olsa da yokluk kaynaklı olsa gerek bize gelmez, eve çok fazlaca şey alınmazdı. Eve alışverişi rahmetli BABAm TAT MOĞMED yapar, genelde cumaları namaza gittiğinde ihtiyaçlar ve imkanlar ölçüsünde eli boş gelmez, eli heybesi yada eşeğin yükü dolu dolu gelirdi. Biraz da imkanlar ölçüsünde girişken bir adamdı, yeniliklere açık biriydi. Mekanı cennet olsun ALLAH’ım gani gani rahmet eylesin. Sağ olsa da eli boş gelse olur ama olmuyor, o ebedi gidişten dönüş olmuyor...
4-5 yaşlarında olduğum zamanlar, PUSAT DAĞI yaylasındayız. Yine bir cuma namazı dönüşü, diğer ihtiyaçlar yanında böyle turuncu birşey almış geldi, neydi ne değildi derken, oraletmiş. Su kaynatılır, bardağa konur şekerle birlikte biraz da ORALET atılır içilirmiş. Neyse bir kaç yaptık içtik, bayaca güzel, değişik ve lezzetli birşey. BEN kara çocuk çok hayırsız, haylaz bir çocuk değilim, sessiz sakin kendi halinde çocukluğunu yaşayan, şimdiki halimle etliye sütlüye karışmayan (karışak n’olacak yaylalarda, dağlarda kim ne kadar olur ki) ama her şeye de ağlayan mızmız bir şeyim, orta okula kadar da öyleydim diyebilirim. Bir gün tadına baktım, suya atılmamış haliyle, çok lezzetli. Arada toz şekerden de yerdim öylece kaşık kaşık. Gerçi kaşık ıslanınca şeker yapışır, bizimkiler de hemen anlardı ve kızarlardı. Ondan bahisle kaşıkla değil direk kaptan, kapağını açıp yalaya yalaya yediğim de çok olmuştur.
Baktım oralet de çok lezzetli, ne yapayım derken çuvaldan oralet poşetini aldım, aldığım gibi doğruca kimseye gözükmeden oğlağın boz kuzluğuna. KUZLUK da oğlağın yeni doğduğu zamandan biraz daha büyüdüğü ve havaların ısınmasına kadar geçen zamanda içine konulduğu, katıldığı üzeri ağaç, naylon, ağaç kabuğu vs ile örtülmüş, çatı tavanlı oğlak, körpe ağılı, evidir. Oğlaklar biraz daha büyümüş mevsim muhtemelen ilkbahar sonu yada yaz başı yada biraz daha yaz içi bir dönem. Oğlakların ağıla katıldığı, kuzluğun boş olduğu zamanlar. Neyse aldım oralet poşetini, gittim kuzluğun içine saklandım. Bir güzel yalaya yalaya yedim. Sonra ağzını kapatıp koydum orada. Arada gittim bir kaç defa daha yedim. Geçmiş gün hatırlamıyorum, hepsini yiye yiye bitirdim mı yada bir kaç gün sonra kalanı getirip, yüklükteki çuvala geri koydum mu bilemiyorum. Yakalanmadım heralde, yakalansam mutlaka iyi bir kızarlardı ve eminim hatırlardım. Ama hepsi bitti mi yada arada sonra bir kaç içildi mi, hatırlayamıyorum. Sadece şimdi beğenip, sağlıksız diye eve almadığımız ORALET'i gördüğümde, kahvehane, kafe vs.de bir yerde birisi oralet içmek istese yada meyve aromalı bir içecek görsem aklıma o günler gelir. Halime bir kat daha şükrederim.
Vardır sizinde böylesi güzel anılarınız, yok mu? Yazmaya değer bulup bulmamak ile alakalı bir durum sadece...
KARA ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder