Kaldığım yerden devam…
Karamanoğulları Beyliği’ni tabiyeti altına alan Osmanlı Devleti buradaki başkaldırıları kontrol altına almak amacıyla yerleşik Türkmen Boyları’ndan Varsakları da Karaman, Kırşehir, Trabzon, Aydın, Antalya, Nevşehir ve daha kuzeyleri ile Maraş gibi yerlere sürgün edilmişlerdir. (Sülalemizin VarSAKlara dayandığı kanısı uyandıran ikinci savunmam, bulunduğum İllerde aynı soy isimli insanlarla karşılaşmamdır.)
Başka kaynaklarda, sülalemizin Saka Türklerinin bir boyu ve Alper Tonga'nın torunlarına dayandığı belirtilmekte, Saka( İskitya) devletinin yıkılmasından sonra kurulan Part devletini, Varsak isminde bir hanedanın yönettiği çeşitli kaynaklarda yazmaktadır. Varsaklar, öncelikle Kafkasya’dan Kars bölgesine gelmişler ve burada Varsaklılar Beyliği''ni kurmuşlar. Kars isminin de varsak adından geldiğine dair çeşitli görüşler vardır. Varsakların, Anadolu''daki Türkmenleri bir araya toplamaya çalışmaları ve Osmanlıya baş eğmemeleri, onların yönetici ve kurucu bir soydan geldiklerini kanıtlamaktadır. Ki Kars’ta çalıştığım dönemleri düşününce demekki kan çekmiş ve oralarda soyumuzun dayandığı insanlarla aynı ortamları paylaşıp birbirimizden habersiz yaşadığımı düşünüyorum, hey gidi günler hey…
Gelelim güncel yerleşim alanlarına, kaynaklarda Mersin'e bağlı Elvanlı ve Göğceli köyleri ile Tarsus'a bağlı Ulaş ve Esenler köyleri yerleşim alanı ve bir diğer bölge de Kıbrıs olduğu, Feke, Saimbeyli, Kozan ilçelerinin merkez ve köylerinde yaşadığı kaynaklarda belirtilmekte ve ayrıca Silifke’nin Uzuncaburç bölgesi de yoğun olarak gösterilen yerler arasındadır. Her ne kadar Tarsus Türkmenleri veya Antalya’nın Varsak bölgesi bilinse de Silifke’de bizlerde varız ve hala SAK soy ismini kullanmaktayız, bilinen yerlerde belki de kullanan bulunmamaktadır (varsa da bilmediğimden böyle belirtiyorum). Kaynak araştırması ve köken, soy-sop tarih demek…
http://varsakturkleri.blogcu.com/varsak-turkleri/9207328
https://www.turkcebilgi.com/varsaklar
http://www.turktoresi.com/viewtopic.php?f=60&t=2552
Velhasıl kelam SAK soy ismiyle bizde varız ve özellikle Osmanlı Dönemindeki sürgün olayından dolayı olsa gerek diye düşündüğüm, Ülkemin farklı yerlerinde aynı soyisme sahip insanlara rastlamış olmam baştaki yazımda belirttiğim tezi kuvvetlendiriyor. Diğer taraftan lider ruhlu insanlar olarak düşündüğümde; birbirleri ile pek anlaşamayan ve bu asıl sebepten dolayıdır ki gelişmenin daha bireysel kaldığı köy ve ilçemde bulunan diğer sülale ve insanlar içinde aynı durum geçerli olduğunu da varsayarsak varSAKlardan olabileceğimiz ağır basmaktadır. Ayrıca bu durum dışarıdan bakınca daha çok hissedilmekte, özellikle köydeki çekişme ve sürtüşmeler ile Silifkeli ve Mersinlilerin birbirine olan tutkusu, bağlılığı, direk belli edilmese de birbirini desteklemek yerine, birbirinin önüne geçme, öne geçene çelme takma vb durumlar; bir Karadenizli veya Doğuluya oranla çok çok yüksek hatta tavan yapmış seviyededir. Ki bu da geri kalmışlığı, gelişmemeyi tetiklemekte diye düşünüyorum, sizde bir düşünün yanındaki Antalya’ya, sonra birde Mersin’ne bakın, turizmiyle, tarımıyla, tanınırlığıyla farkı göreceksiniz. Halbuki tam tersi olsa, kazan kazan hesabı, birlikten kuvvet doğar desek, doğru yolda birlikte güç-kuvvet içinde yürüsek neler yapamayız. Kendi kendine yeten sayılı şehirlerimizden Mersin, tarımsal ürün olarak yetişmeyeni olmayan Silifke hemde yılda üç sezon…
Konuyu çok da dağıtmadan, SAKLAR olarak varız, yaşıyor ve böyle olmaktan gurur duyuyoruz. Biraz tarih biraz özeleştiri sonrasında, yapacak çok işimiz, yürüyecek çok yolumuz var. Çekememezlik, hasetlik vb kötü huyları bir kenara bırakıp, kooperatifleşmeyi, birlik-beraberlik içinde çalışmayı, birbirimize destek olmayı illaki öğreneceğiz. Birsek çoğalır, bölüşür-paylaşırsak gelişir, derde-tasaya veya mutluluğa ortak olur, hal hatır sorarsak birleşir ve kuvvetleniriz. Yoksa, yoksası yok diyor ve selam saygıyla, varolsun SAKLAR…
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Geçmişini arayıp bilmek, geleceğe köprü kurmak çok güzel düşünceler. Ben de bir Silifkeli olarak aynı düşünce ve duyguları hissediyor, geri kalmışlıktan üzüntü duyuyorum. 1960'lı yıllarda Tarım Bilgisi okumanın yanında Yörüklüğün de verdiği haz ile hep tarım ve hayvancılık üretimine ilgi duymuşumdur. Öyle ki Cumhuriyet Savcılığı görevim nedeniyle Cezaevlerinde vatandaşların üretim yapabilmelerini gerek el aletleri ile gerek seralı veya serasız tarım kursları ile yapılan ürünleri kendilerine veya ailelerine yardımlarını desteklemeye gayret etmiştim. İnsanlara üretken yol göstere bilmek çaresizliğe çare olabilmek belki mayamızda var ama verici ve üretken olmaya gayret etmeliyiz. Çünkü kadim atalarımız böyle yaşamışlar ve onurlu olmak böyle bir şey diye düşünüyorum.
YanıtlaSilMithat Bey öncelikle merhaba, çok memnun oldum. Çok doğru söyledikleriniz, sonuna kadar sizlere katılıyorum. Naçizane yazmalarım da bu uğurda gayretlerdendir, hem uğraşlardan bahsederek ışık tutmak, hem geçmiş anıların ışığında yol almak. Sizlere de onurlu gayretlerinizden dolayı başarılar delirem, ellere emeklere sağlık...
Sil