Sizde eski zamanlar mı bilmem ama bizim bir iki yıl öncesine kadar bayramlarımız:
BOZAĞACIN DİBİ Bayramları
Tontiş teyzeler yada ak sakallı nur yüzlü dedeler, amcalar vardır, çevremde çok olmasa da en azından TV.de vs olduğu gösterilen, anlatılanlar. Oturup anlatırlar, nerede o eski bayramlar, bizim zamanımızda şöyleydi, böyle böyle olurdu diye. Ben o kadar eskilere gitmeyeceğim, köy bayramları diyeceğim.
Sabah erkenden, sabah namazına kalkıp, geri yatılmazdı. Çünkü köye, camiye yürünecek hemen hemen yarım saatlik yol vardı, şayet kara çadırda değilsek. Bir de kara çadırdan gelinecek ve akşamdan davarın ağıl kapısını kapatıp, köpekleri yallayıp (yemeklerini vermek), evde biri nöbetçi kalarak yada hep birlikte dama gelmediysek, bir saate dama, damdan da köye yürünecek yarım saat desek 1,5-2 saatlik yol vardı. O yüzden en erken imsak vakti, en geçte sabah namazı sonrası yatılmazdı, bayram sabahı.
Güzelce giyinilir, abdest alıp sabah namazı evde kılındıktan sonra yollara düşülürdü o eski bayramlarda. Köye vardığında bayram namazına daha biraz var ve vaazına başlanmadıysa daha kahveye geçilir, büyüklerin ısmarladığı bir bardak çay içilirdi, yetişkinler gibi. Sonrasında bayram namazı için camiye gidilirdi, aşağı taraftan gelenler aşağı camiye, yukarı mahalleden gelenler ise yukarı camiye. Niyedir bilmem yukarı cami de hoca hep daha hızlı kıldırır, vaazı duayı kısa tutardı. Hal böyleyken aşağı mahalleden gelenlerden bazıları da yukarı camiye kaçardı.
Namaz imamın ve cemaatin Allahu Ekber, Allahu Ekber nidaları ve hocanın iyi bayramlar demesiyle biten namaz sonrası camiden çıkan cemaat kapının önüne önce büyüklerden başlayarak dizilmeler, el sıkışma, öpmeler eşliğinde, kuyruklar uzar gider, bayramlayan ön sıraya geçer ve mezarlığın başına kadar uzar, bir turu tamam edenler bazen ikinci tura girerdi. Biraz beklemenin ardından, aşağı camiden gelenlerle de bir tur bayramlaşılır. Ve sonrasında herkes sıkışık tek yada iki-üç sıra olmuş vaziyette, oturup çömelir konumda dururken imamlar ve köyün dua bilir ileri gelenleri başlardı Kur’an okumaya, dua etmeye ve herkeste el açıp aminlere.
Bu arada köyün başına yakın olanlar tepsisini, çöreğini alıp, koşup gelen kadınlarda gelmiş ve dauaya yetişmiş olurdu. El açıp amin derken, durumu olan ve hayır hasenat, geçmiş ruhlarına hediye etmek isteyen, dua eden, dua bekleyenler de gofretini, şekerini, bisküvisini almış, poşetlere, tepsilere dökmüşler, çoluk çocuğa, nazı geçtiği bir gence, sırayla herkese dağıttırırken, iyi bayramlar, ALLAH kabul etsinler havada uçuşurdu, o eski bayramlarda. Çok birşey yemeden çıkılan evden sonra geçen iki saatlik süreyle yenen o lezzetli çöreklerin, keklerin, şekerlerin tadı neyde olurdu ki.
Bizler için daha yeni başlardı bayram, o merkez mezarlığın başındaki manevi atmosferin ardından, eve mahalleye yürünür ve denk gelirse mahalleliden arabası, pikabı olanların arabasına binip, o kasada gelirken yüze vuran sabah rüzgârının eşliğinde yol alırken, içte oluşan mutluluğun, heyecanın tarifi kelimelere sığmaz. Eve gelindiğinde, ateşler yakılmış, ocakta yada fırınlı sobada pişen buğu buğu bayram çöreğinin kokusu, tadı, lezzeti neyde varki. Ev ahalisi bayramlaşırken üç beş dilim gödene giden çöreğin hesabımı sorulurmuş, ee nede olsa bugün bayram.
Tepsi tepsi bayram çörekleri, eli maharetli kadınların yaptığı kekler, sarmalar, dolmalara bir de eklenen şekerler, lokumlar, bisküvi, gofret hatta kendini aşıp açılan baklavalar, şöbiyetler, kadayıflar of anam of, dolmuş her yer. Masalar dolup taşıyor yiyecekle, bir aydır aç bu insanlar, verin yesinler derken. Herkes doluşur mahalle mezarlığının yanındaki bozağaç (meşe ağacı) dibine. Daha evvelki zamanlarda olmasa da son zamanlarda alınmış masa-sandalyeyi doldurmuş mahalleli. Birkaç eksik, gelemeyenleri saymazsak 150 kadar insan, çoluk çocuk, cümbür cemmat buradalar. Bir tur da burada bayramlaşırken erkekler yanında kadınlar, teyzeler, halalar, bacılar hep beraber. Okunan Kur’an-ı Kerim, edilen dualar eşliğinde yenen şekerler, lokumlar, kekler, börekler, çörekler. Lezzeti ala, hele bir de semaver var ve çay da varsa, bundan güzeli en lüks restoranlarda bulamayacağınız bir sabah ziyafeti. Bir aydır açız edasıyla yiyip içilen güzel anlar, ESKİ BAYRAMLAR hemde BOZAĞACIN DİBİ’nde oturup, saatleri bulan muhabbet, sohbet eşliğinde geçen bayramlar.
Sizleri bilmem ama BEN hasret kaldım, son iki yıldır böylesi bayramlara. Bu sene de farklı olmayacağa benzer, şehirde bayram mı olurmuş, hele ki Ramazan Bayramı. Bayram namazına (bu sene o da riskli) git, cami çıkışı kimseyi görmeden, bir el sıkıp, tokalaşmadan, el öpüp, bayram harçlığı almadan, vermeden bayram nasıl ola ki...
Arifeye ulaştırana hamd olsun ve bayrama ramak kala hayırlı sabahlar.
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
KARAyolcu Orman Mühendisi
#eskiBayramlar
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder