Davarlı
günlerden bir kesit, anılardan bir kare…
YAL ve YALAK
Köpek yörük, kara çadır müdavimleri için
önemli bir hayvandır. Korumadır, güvencedir. Hem evi, çadırı, koyağı bekler,
hem de hayvanları dağda, bayırda korur. Kurtlara ve iki ayaklı düşmanlara
karşı, sürünün çokluğuna göre 2-3 belki de daha fazla köpek olur, her yörük
hanesinde. Kangal, çoban köpeği yada başkaca bir ırk köpek.
Öyle şehir köpekleri gibi şanslı değildir,
kara çadır köpekleri. Bir kafese veya kulübenin içine mahkum kalmanın aksine dağlarda
özgürce gezip tozmaya, denk getirdiğinde bir sincap, bir tavşan, bir domuz yada
başkaca bir av hayvanı avlama özgürlüğünü şans saymazsak. Yemediği köpek mamaları
yoktur yada karşı kasaptan çıkma etleri, kemikleri veya ucuza getirilmiş etli yemek
artıkları vs. Ama keçi, koyun sürüsünün içinde özgürce dolaşma, denk geldiğinde
komşu köpeklerle hırlaşma özgürlüğü vardır. Değerlidir, elzemdir dedik ya yörük
köpekleri, öyleyse beslemesi de güzel olmalı, besili olmalı. Hiç değilse aç
kalmayıp, komşunun koyununa, keçisine veya başkaca hayvanlarına saldırmamalı.
YAL köpek yiyeceğidir. Kaynatılmış suya
yavaş yavaş arpa veya buğday unu ekleme ve ekledikçe iyice karıştırılarak
karışmamış ve topaklanmamış şekilde pişirilen köpek aşıdır. Varsa içine
kemikler, yemek artıkları vs.de eklenir ama daha çok hamur halinde pişirilmiş
bulamaçtır. Ve tabi köpek gözü karası kadar bir tutam tuz da eklenir. Kıvamı ne
çok cıvık ne de çok koyudur. Soğuduktan sonra hafif akışkan olacak kıvamda
olmalıdır. Ve ocağın kenarında duracak kadar 6-7 yaşlarına (belki daha küçük
yaşta) geldiğinde her kara evlat yal pişirmeyi öğrenir. Yal köpeklerin tat ve
ağzına layık pişirildikten sonra, yarım saat veya daha fazla bir süre
bekledikten sonra beslenmese için köpeklere, sabah hayvanlar ağıldan gitmezden
önce ve akşam ise koyağa gelip, ağılına, ahırına katıldıktan sonra verilir.
Genelde sabah ve akşam iki öğün beslenir, yörük köpekleri.
Köpek yallarının pişirildiği kap ise eski
kullanılmaz olmuş bir bakır, tencere veya saplı bir barkaç yada 3-5 kg.lık bir yağ
tenekesine inşaat teli gibi bir malzemeden sap takılması sonrası elde edilen
bir kaptır. Genelde yağ tenekesinden olur ve iki üç ayda bir olacak şekilde
genelde delinmesi sonrası yenilenir. Aslında eski insanların yaptığı gibi her
şey kullanılır, atılmaz yörüklerde. Bir tür geri dönüşüm ve kullanım, tekrar
tekrar kullanım söz konusudur. Uzun süre ateşin üstünde ısınmasından,
yanmasından kaynaklı eskime, demir, teneke de olsa eskime eğilimindedir. Ve
eskidikçe de yenisi ile yenilenir kaplarda ve bu kaplara da YAL BAKIRI denir.
Köpeklere yalın verilme aşamasında ağaçtan,
taştan oyulmuş ya da başkaca eskimiş bir kaptan yeterli büyüklükte ve her
köpeğe bir tane olacak şekilde kaplara paylaştırılır. Bu kaplara YALAK denir.
Yalakların yerleri sabit olur, çadırın önü, arkası yada koyağın bir köşesinde. Bu
arada koyak ise çadırın, ağılın, ahırın, çardak veya kuzluğun içinde bulunduğu,
genelde bir tarla kenarı, dağ veya tepe eteği alana verilen isimdir. Yalaklar daha
çok taşa veya ağaca çekiç, keser, balta yardımıyla iki yada üç avuç büyüklüğünde
açılmış çukurluk şeklinde olur. Her köpek kendi yalağında yalını içer, yalın yalağa
dökülüp, köpeklerin yalını içmesi, yemeğini yemesi olayına ise YALLAMAK ya da
köpek yallanması denir. Her çobanın, yörüğün veya kara evladın yapması gereken
günlük işlerdendir.
Bir de efsanevi hikayeyle taçlandıralım olguyu.
Bir akşam geç saatlerde çadıra gelmiş, çadırın içi karanlık. Ocaktaki ateşin
alevleri sönmüş ve közlerde yavaş yavaş küle dönmeye yüz tutmuştur. Evdekiler,
annem, babam, ablam vs yatmış, yer yataklarında yatmaktalar. Gelişimi fark eden
anam, ocağın kaşında bakırda yemek var, yersen dedi. Elimi yüzümü yıkadıktan
sonra, kim uğraşacak şimdi, bakırdan tabağa koy, sofrayı ser vs diyerek, hem de
ses yapmama anlamında uğraşmak istemedim. Tabi ortalık kap karanlık. Bir el
lambası, fener vs.de yoktu yada evdekileri rahatsız etmeyeyim inceliğiyle, el
öşüne bulduğum kaşığı aldım. Açtım bakırın ağzını az buz da yemek kalmamış,
sanki daha kimse yememiş diye de düşünerekten, güzelce yedim bulamacı. Arada
anam yapar, boz bulamaç deriz ve güzel bir yemektir. Arabaşı bulamacı kıvamında
bir yemek olur boz bulamaç, hafif tereyağı eritir tavada ve gezdirdi mi üzerine,
tadından yenmez. Neyse bayağıca bir yedim bulamaçtan, hafif yavan olmuş ve yağı
yakılıp gezdirilse güzel olurdu diye de düşündüm. Neyse hale şükredip,
tencerenin ağzını kapatıp, kaşığı kenara koyup geçtim tam yatacağım yatağa,
yarı anlaşılır halde annem sordu. Yemek nasıl olmuş oğlum, doydun mu diye. İyi
olmuş ana, eline sağlık diyerek yattım.
Neyse sabah oldu, kalkıldı. Sacdır,
senittir, şiştir oklavadır, başkaca uğraştır derken, bir bakıyor yemek aynı
duruyor bakırda. Allah Allah, ne yedi bu çocuk ki derlerken, diğer taraftan
babam da köpekleri yallayacak. Açıyor yal bakırının ağzını, bayağıca eksilmiş,
hemen hemen yarıya gelmiş YAL. Hanım yalı niye az yaptın, yarım kadar bir şey derken
hafif üzerine biraz su ekleyip, kalan başkaca yemek artıkları vs de ekleyerek
köpeklere veriyor. Tabi muhabbetten anlaşılıyor ki yemek tenceresinde aynı
duran akşamdan kalma yemek değilmiş yenen, köpeğin yalıymış. Diyerek efsanevi hikayeyi
anlatırım oğluma benimmiş gibi ballandıra ballandıra ve arada o da baba bir anlat
der, sağolsun.
Velhasel
lezzetlidir köpek yalı, çaresize aç doyurur yeri gelirse. Tadı lezzeti kıvamı
yerindedir, hafif sası, tuzsuz ve yavanlığı bir kenara koyarsak.
KARA
ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder