Davarlı
günlerden dem vurarak gidelim, “emek ekmeğe giden en mühim mihenk taşı” ya çul
da emek yoğun uğraşlardandır.
ÇUL
VE EMEKLER
Keçi kılından el dokuması halılardandır
çul. Kıl ve yünden elde edilmiş iplerin ilmek ilmek işlenmesi ile elde edilir. Öyle
bir cümleyle yazılmasına bakmayın, çul emek yoğun, zahmetli uğraşlar
gerektirir, tecrübe ister. Yörüklerin ana uğraşlarından olan konar-göçerlik
için keçi yetiştiriciliği olmadan olmaz, olamaz. Günümüzde çok fazla konar-göçer
yörükler kalmamış olsa da Toros Dağları’nda hayatını böyle idame ettiren
aileler vardır. Ama daha fazlasıyla o hayatlara özlem duyan nicesi. Ve
Atatürk’ün, “Gidip, Toros Dağları'na bakınız, eğer orada bir
tek Yörük çadırı görürseniz ve o çadırda bir duman tütüyorsa, şunu
çok iyi biliniz ki bu dünyada hiçbir güç ve kuvvet asla bizi yenemez.” dediği
gibi bir KARA ÇADIR’da duman tütüyorsa bu iş tamamdır ve dumanınızın her daim
tütmesi temennisiyle…
Keçi yetiştiriciliği uğraşının bir parçası
kıl üretimidir. Ana üretim maddelerinden olmasa da yurdumuzda kıl ve yün
üretimi yapılmaktadır. Bir yıl boyunca keçilerin vücutlarını sarıp sarmalayan,
özellikle kış soğuklarından, yaralanmalar ile haşerelere karşı hayvanları
koruyan kıllar, çulun hammaddesi niteliğindedir. Mevsime ve bulunulan bölgenin
iklimine göre, Nisan-Mayıs veya Haziran aylarında KIRKLIK veya kırkım aletleri
yardımıyla kıl veya yün kırkımı yapılır. Yün koyundan elde edilir ve keçi
kılından farklı olarak, kırkımın birkaç gün öncesinde, bir havuzda, birikmiş
bir su içerisinde koyunlar iyice yıkanır. Hem kırkım kolay olsun, hem de elde
edilecek yün daha temiz çıksın. Kırkım işi daha çok öğle aralarında, güdüm,
otlatma, hayvanları bakım-besleme ve sağım gibi günlük işlerin arasında, arta
kalan zamanlarda yapılır. Ayakta veya yere yatırıp ayaklarından bağlama usulü
ile hayvanın hareketsiz kalması sonrası, sırt bölgesinden başlayarak, kırkan
kişinin beceri ve el çabukluğuna bağlı olarak 15-20 dk.da bir keçi kırkımı
şeklinde olarak yorucu bir uğraştır. Burada bir dipnot düşmekte fayda var;
Bazı
hayvanlar için kıl kesen kırklık sesi, kurdun et ve kemik yerken çıkardığı çiğneme
sesinden daha korkutucu gelirmiş.
Bu
yüzden bazı hayvanları yakalayıp, kırkım yerine getirmek, orada zapt etmek
oldukça zahmetlidir.
Sürüdeki hayvan sayısına, kırkım yapan kişi çokluğu veya tecrübeli oluşuna göre 4-5 gün sürer kırkım işleri. Bazı kalabalık zamanlarda komşuların da yardımıyla, önce benim hayvanları, sonra sizin hayvanları kırkma şeklinde imece usulü ile yapılır. Kırkım yere serilmiş bir 5-6 m²’lik bir naylon, branda, hasır vs üzerinde yapılır ve kırkılan kıllar harar veya çuvallara konularak güneş, su, nem vs görmeyen bir yerde muhafaza edilir. Istar denen tezgahlarda dokunarak, yere serilmeye veya süs eşyası olarak duvarlara asılmada kullanılan çulun zor ve zahmetli yolculuğunun birinci aşaması keçi veya koyundan kıl kırkımı işi bu şekilde tamamlanmış olur…
Kırkım sonrası muhafaza edilen kıllar
satılacaksa ve alıcı olması halinde satılır ya da iş durumu ve ihtiyaca göre işlerin
biraz daha hafiflediği güz döneminde TARAK’ta çekilir. YAY, ÇİRPİ ve ATACAK
kullanılarak atılan, havalandırılıp içindeki çer çöp vs.den arındırılan kıllar avuç
dolduracak kadar kalınlıkta birleştirilip ve kesintisiz kıl yumakları yapılır.
Büyük çuvallara veya hararlara konan kul yumakları, EĞERTMEÇ veya yerine göre
kirmen olarak adlandırılan aletler yardımıyla eğrilmek usulü ile 2 cm gibi bir
kalınlıkta kıl ipler elde edilir. Yine bu ipler de yumak olarak, 1-2 kg
ağırlığında üst üste sarılmak suretiyle hem işçiliği, hem muhafazası kolay
olsun diye ip yumakları elde edilir. Burada dikkat edilecek bir husus renk
olarak kılların ihtiyaca ve sonrasında dokuma aşamasında çul, çaput, heybe veya
kara çadır gibi elde edilecek ürüne göre ayrılmış olmasıdır. Benzer şekilde
yünler de taranmak, atılmak, eğrilmek ve yumak haline getirilmek gibi
işlemlerden geçer. Yündeki ipin siyah kıldan tek farkı, ip olduktan sonra beyaz
ve diğer renklerdeki kıl ipler gibi, KÖK BOYASI denilen bir bitki kökünden elde
edilmiş boyalı suyun içinde kaynatılarak istenen rengi alması sağlanır. Ve bu
boyanmış kıl ve yünler daha çok çul, kızılala, heybe gibi desenli ürünlerde renkli
desenler elde etmek için kullanılır.
İplerin elde edilip, gerekenlerin
boyanmasından sonraki iş ve uğraşlar daha çok kış dönemlerinde yörük
kadınlarının, sıcak dam odalarında, soba kenarlarında yada çadır, çardak
köşelerinde boş zaman meşgaleleri, uğraşlarıdır; ÇUL DOKUMAK. Çul dokuma aşamasına
gelmeden önce ISTAR denilen tezgahı bir anlatalım. Istar iki tane yassı, kertikli
ve iki tane de yuvarlak dört genişçe ağaç yanında iki ince sırık ile bir veya
birkaç tarak derilen aletten oluşan çul dokuma tezgahıdır. Istar taşı denilen ve
ıstarı, çulu, uğraşanların gücüne ve ağırlığını ayakta tutabilecek büyüklükte
iki delik taş yada yere, toprağa gömülecek kadar yassı yan ağaçlar gerekir. İki
ıstar çivisi 8-10 m (kara çadır için 18-20 m mesafe) aralıklarla karşılıklı
olacak şekilde yere dik olarak çakılır. Çakılan bu iki ISTAR ÇİVİSİ arasına
eğertmeçte eğrilip, yumak haline getirilmiş siyah kıl ipler bir bir çiviye, bir
diğer çiviye yanlış hatırlamıyorsam çapraz ve dıştan dolanarak çevresinde gidip
gelmek suretiyle çözülür. ISTAR ÇÖZMEK olarak isimlendirilen bu işin püf
noktası iki çivi arasındaki sıralanan iplerin gerginliklerinin olabildiğince
eşit olmasıdır. İstenilen en ve genişliğe göre 64 çift yada daha çok veya az
olarak çözme işlime yapılır.
Çözülen ıstar ipleri, bir çivinin yerine
geçirilen yuvarlak ıstar taban ağacını bir yada iki kişi sabit tutarken, diğer
ıstar çivisinin yerine geçirilen ıstar yuvarlak tepe ağacının iki ucundan iki
kişi tutarak, eşit gerginlikte, ipleri tepe ağacına sararlar. Sarma işlemi
sonrası birbirine iyice yaklaşmaya yakın durur ve iplerdeki çaprazların arasına
ince sırıklardan birisi sırası bozulmadan geçirilir. Önceden ıstar taşlarına
yara yere dikilmiş olan, yassı yan direklere ISTARI ASMAK işlemine geçilir. Tepeye
üst yuvarlak ve iplerin sarılı olduğu ağaç, yassı yan ağaçların uçlarındaki
çatallara konur. Alttaki yuvarlak ağaç ise iççe demir yardımıyla ucu
sabitletmiş ve dokundukça yapılan çulun, heybenin, çadırın, kızılalanın veya
başkaca ürünün üstüne sarılacağı yuvarlak taban ağacı, yassı yan ağaçların
altında karşılıklı olan deliklere geçirilir. Ve bu işlemler sonrası karşımızda
dikine duran ıstar tezgahına dokunmamış ipler yanı ıstar asılmıştır.
KARA
ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder