İnşaat zamanı

 Terim ve tanımlarıyla gidelim bu sefer gelin hep birlikte...

İNŞAAT ZAMANI

 

Bir tarih, zaman tanımlanır ve anlatılırken, süt dökümü, peynir yapma, davar kuzlama, ekin derimi, deri basması, oğlak satımı, davar kırkımı zaman vs şeklinde olur, biz YÖRÜKLERde. Mesela BEN kara çocuk, Pusat’ta bir süt döküm zamanı doğmuşum ki muhtemelen, mart-15 ile haziran15’i arasında bir tarih… Uzun uzun yazılar, özellikle sosyal medyada, çoğusu zaman kaybı olarak görüp, sıkıcı bulmaktadır. Ama kendi adıma BEN biraz uzuncu, detaycıyım. Yazdıkça yazarım, eee en nihayetinde Hacıbey dedem ve rahmetli koca bir akşam misafirlik sohbetinde askerlik anlatmaya başlamış ve gece yarısı olup kalkma vakti geldiğinde daha asker ocağına yeni varmışmış…

 

Liseli yıllarım bitmiş veya son sınıflardayım, zaman olarak bir yaz zamanı süt dökümü bitmiş bitmemiş günlerde. Niyeyse işten güçten mi kaçmışım (çok yaptığım şey değildir aslında) ya da süt dökümü vs bir iş vesilesiyle dama gelmişim, Dedebeleni’ndeyim. Mahalleden Vahit abi, bizim evin oralara gelmiş bakınıyor, bir taraftan da kimse var mı diye sesleniyor. BEN çıktım, hoş beş derken, hayırdır abi dedim. O da;

-          Ya bana “beş-on tahta” lazım diyor.

Bende,

-           Abi nasıl bir tahta lazım, hurda arkada biraz tahta var ama 3-5 tane ancak çıkar, 5-10 olacak kadar çıkmaz

dedim. Bir gülme tuttu Vahit abiyi. Meğerse 5-10 tahta diye bir dikme tahta varmış inşaat kalıp tahtalarında. Kara Çocuk olarak literatüre girdi bu vesileyle ve anılardan bir kare oldu bizim için.

 

Küçük bir not olarak şu alta da not düşmüş olayım, hazır aklıma gelmişken. Televizyonu ilk aldığımız yıllar, herhalde 90’lar öncesi, Körfez Krizi’ydi galiba, yakın tarihi bile hemen unuttuk. Televizyonda ajanslarda bolca pikap yada kamyonet tarzı arabalar gözüküyor ve hepsinin üstünde UN yazıyor. Çocuk aklımca işte, savaş ortamı ve demekki en fazla una ihtiyaçları var ve sürekli un taşıyan araçlar var diye düşünüyorum. Ama sonra sonra öğrendim ki, Birleşmiş Milletler (Unated Nations) kısaltması UN olarak yazılıyormuş. Geçmiş günleri yad ettiğimde hep aklıma gelir, kendimce gülerim. Bu arada Irak ve Saddam Krizi de kaç zaman oldu hala ortalık karışık. Yazıyı yazarken aklıma geldi…


 

İnşaat terimlerinden devam edelim. Yine bir yaz ayı, rahmetli Erdal emminin tuvalet kuyusunun üzerine beton dökülecekmiş, gelin sizde yardım edin dediler. Bizde geçerken uğradık abimle. Erdal emmi, Ökkeş emmi, Doğan abi, Mesut abi var yardım ederler. Rahmetli Fındık Mecit emmi de usta. Beton kalıbı çakılır. Kimisi üstten bir şeyler ile uğraşır, Mecit emmi de kuyunun içinde dikmelerle, 5-10 tahtalarla destek, direk o işleri ayarlar. Tuvalet kapağı olacak yerde kuyu ağzı gibi bir boşluk var, oradan iner çıkar veya bir şey verileceğinde oradan uzatılır. Usta aşağıdan seslendi “bana bir şapka verin” diye. BENde yakınım ağza ve kafamda şapka var. Kendimce kafasına, yüzüne gözüne yukardan çer çöp, kıymık vs dökülüyor, ondan istiyor diye düşündüm. Hemen kafamdaki şapkayı çıkardım uzattım aşağı. Rahmetli güldü mü, seslice ha ha ha diye bağıra bağıra gülerdi, mekanı cennet olsun, o tarafta da gülüyordur inşALLAH şimdi. Bir gülmek tuttu hem aşağıdaki usta hem de üsteki yardıma gelen abi ve emmiler. Herkes işi gücü bıraktı benim şapka olayına gülüyor. İnşaat işiyle uğraşan yada o sektörde çalışan duymuştur illaki ve bilirler, meğerse ŞAPKA diye dikmelerin altına yere veya üstüne kalıp tahtalarının altına konan küçük tahta parçalarına verilen isimmiş. Her ne kadar kötü bir tecrübe olsa da biz de öğrenmiş olduk bu vesileyle.

 

Başka anılardan bir kare de buluşmak ve görüşmek dileğiyle, hoşça, dostça, duayla ve doğayla kalın…

 

KARA ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder