SÖKÜM
ZAMANI
Eylül ortası yavaş yavaş başlayan sonbahar
temizliği devam ediyor. Sökümler ve sonrasında yeni hazırlıklar ile tutarsa
diyerek kışlıkları temin edebildiğimiz tohumlardan faydalanmaya çalışıyoruz. İç
Anadolu, Ankara şehrin ortası şartlarını da düşününce kış soğuğu, salyangoz ve
diğer muzdaripleri düşününce şansımız kış için daha düşük gibi ama yine de
sağlık olsun diyerek, Nasrettin Hoca misali durumumuz, YA TUTARSA. Yazlık
sebzelerin büyük çoğunluğunu söktük, biberlerimizde oldukça, verdikçe hasat
ediyoruz. Dalından koparmadığımız birkaç minyatür bal kabağı, jack be little
pumkin yada jbl kabakları ile birkaç kelek, bir minik karpuz ve acı patlıcanı
kırağı çalmaz diyerek büyümesini beklediğimiz, kara patlıcanlarımız için hasada
devam…
HAVUÇ HASADI
Bahardan ektiğimiz, uzun zaman ne olduğuna
pek karar veremeyip, dereotu dediğimiz ama yeri biraz gölge ve nemli
kalmasından dolayı çokta hasada gitmediğimiz yeşilliklerden birisini geçen
söküm zamanı bir çektim ki ŞOK. Aman YARABbim, bu nasıl bir güzellik, küçücük,
minnacık bir turuncu göler gözüküyor toprağın hafif altında. Neydi ne değildi
derken biraz daha çıkartınca belli olmaya başladı. HAVUÇ hem de, marketlerde
satılan bildiğimiz turuncu havuç. Nasıl bir güzellik söksek mi sökmesek mi
derken, hiç değilse oğlumuz tadına bakar, bu kadar çıktıktan sonra toprakta
tutmazsa ziyan olur diyerek hasat ettik havucu da. Ve beğeni aldık tabi,
patateste, domates, biber, salatalık vs.de olduğu gibi. Seneye alttaki sekiye
de bolca ekelim diyen eski adamlar gibiyiz, böyle bir çok ürünü hasat ettiğimiz
zaman.
Kışlık sebzelerin içinde olan havuçlarımız
çimlensin diye gözlerinin içine bakıyoruz. Aynı şekilde diğer kışlıklardan, brokoli,
karnabahar, turp, lahana, ıspanakta olduğu gibi. Muhtemelen sonu hüsran olacak,
yağmurlar bir başladıktan sonra uğraşmadan pes edeceğiz SALYANGOZ istilasına da,
olsun yine de, denemeden bilemeyiz. Deneyip, tecrübe ederek, olanı olduğunca,
olmayanı da olmadığı, kader haliyle ara ara aktarırız yine buralardan. Turp vs
hafiften çimlenmeler yaptı şimdilik, daha kahvaltıya renk ve tat katacak kadar değil.
Yer, mekan önemli olmamakla birlikte,
balkona, pencere önüne, salon veya odanın güneş alan bir köşesine birkaç saksı
toprakta ısrarla tavsiye ediyoruz. Şu pandemi sürecinin ne kadar süreceği belli
değil, hem meşgale olur. Belli mi olur iki gün sonra sokağa da çıkamayacağız. Öylesi
bir durumda, TÜKETİRKEN TÜKENİYORUZ olgusuna çözüm olsun, elinki alış verişte
bizimki neden hep veriş olsun. Kurtuluş tarımda, tarımsal üretim de. Şehrin
ortasında olur mu böyle şeyler, aman canım kim uğraşacak demeyin. Bir deneyin,
hem bakın uğraştıkça, hele hele oradan bir ürün elde ettiğinizdeki mutluluğu
bir yaşadığınızda bu işlerin müdavimi olacak, seneye, gelecek zamanlara daha
çok diyeceksiniz.
….
Devamı
gelecek…
KARA
ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder