Şehir Tarımında Olumsuzluklar - 2

 

OLUMSUZLUKLARı anlatmaya devam...

 

Meşgale amaçlı şehir tarımı, şehiriçi tarımcılığı olarak çıkıp, tüketirken tükeniyoruza çözümler olsun, Ankara’nın ortasında üretim, permakültür tarımsal üretim diyerek yürüdüğümüz ve üretim çorbasında BiZimde tuzumuz olsun dediğimiz bu yolda “her şey çok mükemmel” melodisi eşliğinde gitmiyor, olmuyor. Gölge sorunu, sulama dengesizliği, KORONA vs.den her şeye anında ve ihtiyaç olduğunda ulaşamama, şehir içi bir alan olması ve tarımsal faaliyetler eksikliğinden, arz-talep dengesi çerçevesinde ihtiyaç duyulan birçok şeyi almanın Ankara gibi büyük şehirlerde kolay olmadığı ve alternatifleri bırakın bir tanesine ulaşma zorluğu gibi birçok olumsuzluklardan bahsederek geldik önceki yazılarda.

 

Derdim çoktur hangisine yanayım der gibi hayat aslında, ama insanoğluna çizilmiş kaderde, hayat meşgalesinde bu zorluklarla mücadele ede ede ilerlemek, sabır gösterip, çaba ve gayret etmek düşüyor. Sıkıntılardan, zorluklardan bahsederek devam edelim, gelin hep birlikte. TOPRAK diğer bir sorun, toprağın verimi bir taraftan, kum-kil içeriği, drenajı ve yetersizliği en belli başlı sorunlardan. Toprağın azlığı, şehiriçi alanlarda rant ile birlikte gelen, verimli, verimsiz topraklar, bina, yol, kaldırım gibi yapı elemanları ve altyapı ve üst yapı ile oldukça azalmış durumdadır. Verimli üst toprak yada bitki toprağı olarak adlandırılan toprak kaybolmakta, inşaat ve sonraki aşamalarda derin zemin toprağı ve inşaat molozları vs ile karışmaktadır. Bu faaliyetler sonrasında verimli üst toprak yada bitkisel toprak ya zeminlerde dolgu malzemesi olarak kullanılmakta ya da hafriyat, molozla karışması sonrası taşıma vs ile başka alanlara, şehir dışı dolgu alanlarına gitmektedir. Her ne kadar şehiriçi yeşil alan düzenlemelerinde kullanılsa da işin gerçeğinde özünde olduğu yerden başka yerlere taşınarak veya zemin, dolgu malzemesi olarak kullanılması sonrası kayıplar yaşanmakta ve bahçe olarak kullanılanlar, kullanılabilir olanlar azalmış durumdadır.

 


Şehir tarımcılığı, şehir içi tarımı uygulamasında toprağın azlığı yanında VERMLİLİĞİ diğer bir sorundur. Zemin ve dolgu malzemesi, hafriyat ve yıkıntı artıkları ile karışan toprak veya inşaat vs çalışmalar aşamasında sıkışması, alt zemin toprağının yüzeyde kalması ve üst toprağın zemine gitmesi gibi verim kaybı yaşanmaktadır. Diğer taraftan azlık sebebiyle kullanıcılar, ev bahçe sahipleri, bahçıvanlar alanın tamamını her yıl, bilinçsizce kullanmakta ve nadasa bırakma, arada bir dinlendirme vs uygulamalarında yetersiz olması münasebetiyle az olan verim iyice düşmektedir. Toprak yetersizliği ve düşük olan verimin iyice düşüyor olması gibi toprak üzerindeki olumsuzluklara eklenecek diğer bir husus ise bilinçsiz kullanım. Şehiriçi tarımı, kent içlerinde daha çok müstakil ev, villa vb küçük alanlarda olabilmektedir. Bu alanlara sahip olanlar ya çok zengin, kendisi uğraşacak vakti olmayacak kadar yoğun olan iş adamları veya emeklileri ki böylesi yapılarda yardımcı eleman veya bahçıvan gibi destekçi gruplardan faydalanmaktadır. Diğer bir kesim ise imkanı olup özlem duyanlar ile bir nebzede olsa nefes alayım düşüncesinde olan emekli kesim. Ki iki grup kesim için de tarım ve bahçe uğraşı oldukça uzak bir uğraş, yeterli bilgi birikim sahibi olmayan kesimler. Hal böyle olunca çoğunluk için hayatında hiç kazma-kürek tutmamış insanlar şehir içi tarımın müdavimleri. Böyle de olunca, sonuç kulaktan dolma, yetersiz bilgi ve tecrübe ile kullanım sonrası bilinçsiz tüketim ve yine bu bilinçsiz kullanım kaynaklı toprak kaybı ve zararı ortaya çıkabiliyor.

 

Şehir içi tarımı veya kent içi tarımcılık denildiğinde çoğu insan için, 3-5 güzel görünümlü ağaç ile bolca çim akla geliyor. ÇİM dediğimiz husus zaten kıt olan su kaynaklarının hızla tüketilmesine neden olan başlıca şehirsel olgu, çünkü hemen hemen her gün sulasanız, diğer güne toprak yüzeyi, aşırı sıcak kaynaklı buharlaşmanın vermiş olduğu olumsuzluk ile kurumakta ve fazla derin kök yapamayan çimler su tüketimini artırmaktadır. Yani TÜKETİRKEN TÜKENİYORUZ. Halbuki çim yerine emvai çeşit çiçek açan sebzelerin çiçeklenme zamanında meydana getirdiği renk cümbüşü ve daha ilerleyen zamanlarda sebzelerin olgunlaşması ile bambaşka bir güzellik ortaya çıkmakta, daha da mühimi bu sebzelerden koparıp yemek, sofraya kattığı renk yanında tat ve lezzet de anlaşılsa, çimle kimse uğraşmaz. Mesela patlıcanın mosmor bir çiçek açtığını, ve daha ilerleyen zamanlarda, çiçeğin arkasında kara kara, böcük böcük bakan bir patlıcan sebzesinin göz ışılatmasını ve daha da ilerleyen zamanlarda, sebzenin büyüyüp, tencereye girme meşakkatinin ardından o kendi mahsülü yemenin tat ve lezzetini bir tatsa ÇİMSEVER, bahçedeki tüm çimi söküp seneye SEBZE EKMEK gayretinde olmazsa, bildiğim ettiğim bütün olay hikayeden ibarettir.

 

….

Devamı gelecek.

 

KARA ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder