OLUMSUZLUKLARı anlatmaya devam...
Meşgale amaçlı şehir tarımı, şehiriçi
tarımcılığı olarak çıkıp, tüketirken tükeniyoruza çözümler olsun, Ankara’nın
ortasında üretim, permakültür tarımsal üretim diyerek yürüdüğümüz ve üretim
çorbasında BiZimde tuzumuz olsun dediğimiz bu yolda “her şey çok mükemmel”
melodisi eşliğinde gitmiyor, olmuyor. Gölge sorunu, sulama dengesizliği, KORONA
vs.den her şeye anında ve ihtiyaç olduğunda ulaşamama, şehir içi bir alan
olması ve tarımsal faaliyetler eksikliğinden, arz-talep dengesi çerçevesinde
ihtiyaç duyulan birçok şeyi almanın Ankara gibi büyük şehirlerde kolay olmadığı
ve alternatifleri bırakın bir tanesine ulaşma zorluğu gibi birçok
olumsuzluklardan bahsederek geldik önceki yazılarda.
Derdim çoktur hangisine yanayım der gibi
hayat aslında, ama insanoğluna çizilmiş kaderde, hayat meşgalesinde bu
zorluklarla mücadele ede ede ilerlemek, sabır gösterip, çaba ve gayret etmek
düşüyor. Sıkıntılardan, zorluklardan bahsederek devam edelim, gelin hep
birlikte. TOPRAK diğer bir sorun, toprağın verimi bir taraftan, kum-kil
içeriği, drenajı ve yetersizliği en belli başlı sorunlardan. Toprağın azlığı,
şehiriçi alanlarda rant ile birlikte gelen, verimli, verimsiz topraklar, bina,
yol, kaldırım gibi yapı elemanları ve altyapı ve üst yapı ile oldukça azalmış
durumdadır. Verimli üst toprak yada bitki toprağı olarak adlandırılan toprak
kaybolmakta, inşaat ve sonraki aşamalarda derin zemin toprağı ve inşaat
molozları vs ile karışmaktadır. Bu faaliyetler sonrasında verimli üst toprak
yada bitkisel toprak ya zeminlerde dolgu malzemesi olarak kullanılmakta ya da
hafriyat, molozla karışması sonrası taşıma vs ile başka alanlara, şehir dışı
dolgu alanlarına gitmektedir. Her ne kadar şehiriçi yeşil alan düzenlemelerinde
kullanılsa da işin gerçeğinde özünde olduğu yerden başka yerlere taşınarak veya
zemin, dolgu malzemesi olarak kullanılması sonrası kayıplar yaşanmakta ve bahçe
olarak kullanılanlar, kullanılabilir olanlar azalmış durumdadır.
Şehir tarımcılığı, şehir içi tarımı
uygulamasında toprağın azlığı yanında VERMLİLİĞİ diğer bir sorundur. Zemin ve
dolgu malzemesi, hafriyat ve yıkıntı artıkları ile karışan toprak veya inşaat
vs çalışmalar aşamasında sıkışması, alt zemin toprağının yüzeyde kalması ve üst
toprağın zemine gitmesi gibi verim kaybı yaşanmaktadır. Diğer taraftan azlık
sebebiyle kullanıcılar, ev bahçe sahipleri, bahçıvanlar alanın tamamını her
yıl, bilinçsizce kullanmakta ve nadasa bırakma, arada bir dinlendirme vs
uygulamalarında yetersiz olması münasebetiyle az olan verim iyice düşmektedir. Toprak
yetersizliği ve düşük olan verimin iyice düşüyor olması gibi toprak üzerindeki
olumsuzluklara eklenecek diğer bir husus ise bilinçsiz kullanım. Şehiriçi tarımı,
kent içlerinde daha çok müstakil ev, villa vb küçük alanlarda olabilmektedir.
Bu alanlara sahip olanlar ya çok zengin, kendisi uğraşacak vakti olmayacak
kadar yoğun olan iş adamları veya emeklileri ki böylesi yapılarda yardımcı
eleman veya bahçıvan gibi destekçi gruplardan faydalanmaktadır. Diğer bir kesim
ise imkanı olup özlem duyanlar ile bir nebzede olsa nefes alayım düşüncesinde
olan emekli kesim. Ki iki grup kesim için de tarım ve bahçe uğraşı oldukça uzak
bir uğraş, yeterli bilgi birikim sahibi olmayan kesimler. Hal böyle olunca
çoğunluk için hayatında hiç kazma-kürek tutmamış insanlar şehir içi tarımın
müdavimleri. Böyle de olunca, sonuç kulaktan dolma, yetersiz bilgi ve tecrübe ile
kullanım sonrası bilinçsiz tüketim ve yine bu bilinçsiz kullanım kaynaklı
toprak kaybı ve zararı ortaya çıkabiliyor.
Şehir içi tarımı veya kent içi tarımcılık
denildiğinde çoğu insan için, 3-5 güzel görünümlü ağaç ile bolca çim akla
geliyor. ÇİM dediğimiz husus zaten kıt olan su kaynaklarının hızla
tüketilmesine neden olan başlıca şehirsel olgu, çünkü hemen hemen her gün sulasanız,
diğer güne toprak yüzeyi, aşırı sıcak kaynaklı buharlaşmanın vermiş olduğu
olumsuzluk ile kurumakta ve fazla derin kök yapamayan çimler su tüketimini artırmaktadır.
Yani TÜKETİRKEN TÜKENİYORUZ. Halbuki çim yerine emvai çeşit çiçek açan sebzelerin
çiçeklenme zamanında meydana getirdiği renk cümbüşü ve daha ilerleyen zamanlarda
sebzelerin olgunlaşması ile bambaşka bir güzellik ortaya çıkmakta, daha da
mühimi bu sebzelerden koparıp yemek, sofraya kattığı renk yanında tat ve lezzet
de anlaşılsa, çimle kimse uğraşmaz. Mesela patlıcanın mosmor bir çiçek
açtığını, ve daha ilerleyen zamanlarda, çiçeğin arkasında kara kara, böcük
böcük bakan bir patlıcan sebzesinin göz ışılatmasını ve daha da ilerleyen
zamanlarda, sebzenin büyüyüp, tencereye girme meşakkatinin ardından o kendi
mahsülü yemenin tat ve lezzetini bir tatsa ÇİMSEVER, bahçedeki tüm çimi söküp
seneye SEBZE EKMEK gayretinde olmazsa, bildiğim ettiğim bütün olay hikayeden
ibarettir.
….
Devamı
gelecek.
…
KARA
ÇADIRIN KARA ÇOCUĞU
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder