Kara Kuru Kavruk


KARA KURU KAVRUK

Daha ortaokul biterken boy 1,30 cm yok, orta sonda sınıf listesi çizelgesine en kısa 1,30 vardı ve bizimki 1,29 cm olduğundan en kısa yere yazılmış, yapılan grafikte orada yer bulabilmiştik. Oradan gelir kuruluk, karalık mevcutta zaten buğday olan ten, rüzgarın, ayazın, yazın sıcağında etkisiyle iyice yanar ve Pele misali kavruk kavruk olur iyice Latin Amerikalı edasıyla. KARA ise bahttan tutunda, çadıra haneye kadar her şeyde, her zaman vardır. Oradan gelir kara kuru kavruk ve kaleme düşer, ilhama gelir, getirir bizleri…

Kısa kısa anılar ve hikayeler ile gelinen bu günlere kaynak olan yaşanmışlıklar, olanlar olduğunca, olamayanlar olmayıp akılda kaldığınca, düşer akla, sözcük olur, dökülür dilden ve yazı olur kalem tutanda, kalem tuttukça. Kalem tutanın, kılıç kuşananındır düsturuyla kılıçtan keskine bir beyaz kağıt biraz zaman, birazda kalem tutan el… Boğulmadan, okuyanı daha çok boğmadan yürüyelim, kırmadan, kırılmadan yol alalım. Ne diyor Halil Rıfat Paşa, “gidemediğin yer senin değildir”, öyleyse gidelim yol oldukça, yol buldukça ve ALLAH ömür verdikçe. Yol göster, yol aç daha da olmuyorsa yol ver de gidenler, gidebilenler gitsin, müssadenizle…

 KARA kuru kavruk, kara çocuklarda vardır hep, öyle sulak yerlerde yetişmişler gibi beyaz tenli, şişman, yapılı, kaslı boğum boğum değildir vücutları. Zaten doğarken de öyle olmaz, sonuçta geldiği yer belli. Yediği içtiği bellidir, bir iki katık varsa 3-4’ü olmaz, bulunmaz, bulunsa da tükenecek veya diğer çocuklara veya hane halkına yetmeyecek kaygısı vs ile bol bol tüketilmez. Diğer taraftan sulakta yetişmiş, gün görmüş, ovada, sahilde, şehirde vs.ler gibi de yırtık, kendini aşmış değildir. Bu bilmediğinden değil, yetiştiği ortamın kültürün ailenin vermiş olduğu edep, haya, iyi kültür vs.den gelen suskunluğu, sessizliği vardır oradan, öylesinden gelen. Belki de küçüksün, sesin aklın ermezin vermiş olduğu suskunluğu da vardır içinde. Kara kuru kavruk ya sesi de az çıkar, hani kısık sesliler vardır ya, asıl onlar bunlardır işte. Öbür taraftan kendimde olduğu ve üniversite okuyanda olanlarda gördüğüm şudur, sesi çok çıkanların sesi kesiliyor, bastırılıyor, hele birde başkaları, kendini güçlü zanneden yalaka vs ile aynı düşünmüyor, aynı fikre, zikre sahip değilse, doğru olsa da söylediği sesi çıkmıyor, kısılıyor.

Çok ses, baskı vs.lere girmeden devam edelim, kara kuru kavruktan. Böyledir, boy kısa, zayıf, cılız, güçsüz, çelimsizdir kara çocuklar. Çünkü yediği iki lokmadır ama bunun karşılığında yaktığı bir dünya. Daha ayakkabısını (edik yok olmadı bizde spor ayakkabı vs ise ancak lise yıllarında ulaşılabildi, anca lastik akdeniz yada karadeniz pabuç bulur giymeye) zor giyer, bazen ters bazen düz olur, şort pantolon vs.nin içine çamaşırını kendi başına koyar yada koyamazdır, oğlak gütmeye, kuzluk ağzı beklemeye başladığı. İş güç hayat meşakkati ile uğraşmaya başladığında daha boyu 1 m.yi bulmamıştır. Ama boyundan büyük işlere koşturur. Çünkü işlerde 7’den 70’e her yaştan, her kişiye ihtiyaç vardır yörüklerde. Kimisi keçi sakalı tutacak, kimisi kuzluk ağzı bekleyecek, kimisi torba dolduracak, kimisi kıyılarda keçileri çevirip gelecek. Yapacak o kadar çok iş vardır ki, hal böyle olunca boyundan büyük işlere, emeğe, emek-yoğun işlerde çok ve çok ihtiyaç vardır.

Beslenme böyle olup üzerine birde uğraş, çabadan dolayı yaktığı yediğinden fazla olan KARA ÇOÇUKlar, kurudur, zayıftır, çelimsizdir. Dediğim gibi yediği ne olaki, büyüme çağındaki bir çocuğun, birde yaktığı çok çok fazla, boyundan büyük işlere kalkıştığından, yaptığından, yapmak zorunda kaldığından, olan üç kuruşluk enerjiyi de yakar, son kalan dip, sıykırtmayı da fırsat bulduğunda oyuna harcarsa, akşama pili bitmiş olur ve kemiklerin zayıf oluşu mu sebeptir bilinmez ama akşam yatağa yattığında, bacak ağrısından uyuyamaz, ağrıdan acıdan kıvrana kıvrana, en son dayanamaz, uykusuzluktan, kendinden geçmiş halde, uyuya kalır…


KARA ÇADIRIN KARA EVLADI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder