ŞEHİRDE DÖRT DUVAR
Duvar evi çevreleyen, dışarıyla bir sınır koyan, koruma güven sağlayan yapı elemanlarıdır. Şehirde sadece duvarlar evle, daireyle sınırlı kalmayıp, sokakları, caddeleri hatta gökyüzünü kaplar. Metrodasınız, gidiyorsunuz nereye mi, tünele karanlığın ve duvarın içine. Sokaktan yürüyorsunuz, gördüğünüz sokak kenarı apartmanların duvarları, hatta yüksek gökdelenlerin olduğu sokaktaysanız yanda değil yukarıda bile duvar varmış gibi olmaz mı?
Evde dört duvar arasında, dışarıda dört duvar arasında, hep ve her yerde duvar, sağa bak duvar sola bak duvar, aşağı bak duvar hatta yukarı bak yine duvar, duvar duvar duvar. Duvarlardır bizi darboğaz eden, sık boğaz eden, stres yapan. İnsanın doğasında var doğala bakmak, doğalı bulmak. Mevcut duvarlar içinde küçük bir çiçek, biraz çim alanı, bir duran veya akışlı su insanı nasıl rahatlatır, değil mi? Bahçe duvarı, ev-apartman duvarı, cadde-yol duvarı. Hep ayırır, sınır çizer, insanoğlu sahiplenmek kendi sınırını koymak istemiş ve bunu yaparken de aslında yalnızlığı seçmiş ve şimdilerde de bundan şikayet eder hale gelmiştir. O yalnızlığını paylaşmak ister birileriyle ve bu istek hastalık boyutuna ulaşır ve tedavi adı altında terapiye gider. Yakınındaki arkadaşı, komşusu ve akrabasına sinir koyarken gider elin yabancısı, doktora dert yanar, onun dinleyip üç-beş kelam etmesi rahatlatır insanı ve çok iyi geldi der 3-5 milyonu dökünürken terapiste. Bu kadar sinir çizmese, duvar koymasa gerek kalmayacak. Amaçlardan biriside budur yoktan meslekler yaratıp ve dolaysıyla ilaç sektörüne para kazandırmak... Kazandırırken bir şeyleri veya çok şeyi kaybediyor ve maalesef kaybettikten sonra anlıyor ama geride dönüş yapamıyoruz. Tamda bu duyguları kaleme alırken haber geçiyor, bir uzman doktor diyetisyeni en uzaktakini seçip oraya kadar yürüyüp kapısından dönün diyordu ve savını bir tık ileriye artırıp aynı şekilde terapiste giderkende şehrin size en uzaktakini seçin ve yürüyerek gidip kapısından merhaba diyerek dönüş yapın ve bir zaman sonra bakın herşeyiniz düzelecek ve hiçbir sorununuz kalmayacak diyor. Demek ki yürümek açık hava herşeye iyi geliyor, hele birde doğallık içinde yeşillik bir yolda duvar, trafik vb hiçbir olumsuz etki olmadığını düşünseniz. Hiç bir derdiniz kalmaz, üstelik masraf etmeden...
Duvarlar arasında doğanlar bir şekilde idare eder ama birde bu duvarlar arasında doğmayıp sonradan duvar görenler varki, yaşanılası bir hal boyutunu aşar hayat onlar için. Düşünsenize evinde bile duvar yok, çadırda yaşamış birini böylesi bir ortama koymak hayvanat bahçesine sonradan kilitlenmiş bir aslandan bir farkı olur mu? Nerede o uçsuz bucaksız safari alanlar, tamam avlanmak, aç kalmak gibi bir derdi yok ama yinede kendi rızasına bıraksanız bir saniye durmaz kafesinde. O hesap işte sonradan şehre yerleşmiş bir kırsal kökenli birinin, şehirdeki hal ve tutumu. Ama napsın, ekmek artık aslanın midesinde ve geçinmek için, çocukları ve dahi nice sebebi vesilesiyle katlanmak zorunda duvarlara. Nerede o dağlardaki uçsuz bucaksız açıklıklar, baksan kilometrelerce uzaktaki uçan kartalı görmek, karşı dağdan geçen ayının tırmanışını izlemek, bağırmak avazının çıktığınca... Devamı yakında
KARA CADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder