Eskiye Dönse

 

Çoktan bu yana yazmadığım haliyle bir kaç kelam edelim, kara evlat kaleminden, anılardan bir kare ve davarlı günler diyerek.

Güzel günlerdi, davarlı, eski günler. Zordu, meşakkat, emek doluydu, rezillik diz boyuydu, belki el hamur karın açtı, yokluk vardı serde bize düşen ama belki çocukluktan, belki herkes gibi eskiye olan özlemden mi bilmem ama güzel günlerdi.

Mekanı cennet olsun can BABAm Tat Muhammed’in, Tat Moğmed değilde Moğmed AĞA olduğu günlerdi. Gerçek ağa değildi belki ama gönlü ağaydı. Belki o hallerden gelen bir rahatlığı vardı, kimseye yük olmadı, kendi gibi hafif, saf, temizce yaşadı, koydu gitti bizleri. Arkasından göz yaşı dökeni çok oldu mu bilmem ama her akşamımda aklıma düşer, içim bir cız eder, herhalde hiç dinmeyecek özlemlerden.

Velhasıl ağa olduğu günler öncesi kendimi bildiğimden bu yana eskiye dönsek, keşke o günler dediğim ilklerden birisi. Liseye başladığım zamanlar, davarın oğlağın çok para etmediği ve üstüne üstlük bizde de çok mal maşekatin olmadığı zamanlar. Milletin, akraba konu komşunun akın akın, belki de son kalanlarında dağlardan ovaya gittiği yıllar, ben diyeyim 90 başları siz deyin 95’ler. Ama çocuk aklımla düşündüğümde, bizdeki sayıdan az olan bir seneki, takriben 40-50 erkek oğlağın yada dişili-erkekli 70-80 oğlağın satıldığı bir sezonda, ovadan boş tarla olarak 4-5 dönüm veya üzerine sera yapılmış haliyle, 2-3 dönüm naylon çatılı seranın alındığı zamanlar. Çok dedim, gelin anne-baba sizin eliniz tutar, gücünüz yeter. Davar oğlakla idare edersiniz, abi abla ile bizde gidelim, eller nasıl yapıyorsa bizde yaparız. Sera yapalım, hem canlı mala güven olmaz, çift gelir olur, abi ablaya da gelecek olur. BENde yardım ederim okul zamanları oraya, hafta sonu, ara ve yaz tatillerinde buraya, yaylaya. Gelin yapalım şu işi, 2-3 dönüm sera alalım. Bakın herkes gittiğine göre birşey var bu işte. Yok dediler, kardeşler anlaşamaz, biz şurada davar oğlakla zorlanırız, nasıl olacak. Bilinmezlik korkutur insanı tabi, hafiften çalışmak, yan gelip yatmak varken, niye zorlayalım hayatı dedik. Keşke demeseydik. Ova, toprak, oralar bir değerlendi ki 2000’li yıllardan sonra, sormayın gitsin.

Öte yandan bizim davar oğlakta çoğaldı, haliyle, 100'lere, 150’lere doğru dayandı. Ama para etmedi. Vay efendim, yağı kolestrol yapar, vay efendim eti sütü kokar, vay efendim şu bu derken. 2006’da ÇADIR YIKIMI sattığımız tüm davarın ettiği para o zamanların rakamıyla, 10-12 bin etti, tutmadı birşey. Aynı zamanlarda ovada, sahilde boş tarlanın dönümü ise 18-20 binlerdeydi ve bizim bütün mal varlığı bir dönüm boş tarla etmedi. Hazıra dağ mı dayanır, o para da çar çur oldu gitti. Velhasıl kısmetten öte köy yok derler ya, aynen öyle.

Ve bir diğer o günlere dönsek de gelecek sefere olsun. Ya sizde, eminim sizde de vardır daha nicesi farklı hikâyeler. Hal böyleyken kalın sağlıcakla, doğayla, duayla her daim...

KARA ÇADIRIN KARA EVLADI

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

ÖNE ÇIKANLAR

Karides

 Kitin ve kitosan bitkilerde hem kökten ve yapraktan besleme sağlar ki başta fosfat olmak üzere doğal besin kaynağıdır. Öte yandan fungal, b...