SAHANDA SU
Pusat Dağı, Kara Çulfa kuyusu, Karaçulfa’nın
üstündeki yurt, iledin (Toros Göknarı) ağacı gibi kelimeler BENim için çok şey
ifade eder ve hayatımın başında, duyguların fludan netleşmeye döndüğü
zamanların kelimeleri, tabiri caizse, anahtar kelimeler. Zaten süt döküm
zamanı, Pusat’ta, KARA ÇADIR’da öğle saatlerinde olmuş, şu yalan dünyaya gözümü
açışım. Oradan gelir Kara Çadırın Kara Çocuğu, KARA KURU KAVRUK’luk…
Pusat Dağı’ndaki Karaçulfa’nın
tepedeki yurttayız. Biraz daha büyüyüp, aile bireylerinin artmasıyla,
çocukların daha büyüyüp, güç kuvvet toparlayıp, işin ucundan tutar olması ve BABAmların
biraz daha yer yurt sahibi olmasının vermiş olduğu bereket zamanları öncesi. Davar
oğlak toplasan 20-30 kadar ya vardır ya yok, içinde bir o kadar da başkasının
davarının olduğu, bildiğimiz çobanlık zamanları. Elin hamur karnın aç olduğu,
işin iki üçünü yapsalar, 3’ü beşi açıkta kalır ve yapanı olmaz yıllar.
Sabahtan erkenden kalkılır, yayık,
bulaşık, sac senit, bazlama, sıkma börek derken, sabah faslı daha gün doğumuyla
biter. Ardından başlar davar oğlak çobanı, koştur, şu dağ sende, şu yamaç,
bayır bende. Dalla, sula, otlat ve daha şehir hayatının başlamaya kavuştuğu
kuşluk saatlerine bir dünya iş tamamlanmış, davar oğlak güdülmüş, koyağa iner
olmuştur. Biter mi, nerede bitsin, hayat biter iş beklemez, bitmez. Davar
koyağa gelmiş, oğlak kuzluğuna katılmıştır. Bu sefer davar sağma koşuşturmacası
başlar. Gök kabaktı, kulaydı, hannup, kara çomak, gök çomak, sakar, bahardı
oydu, şuydu, buydu derken 20-30 kadar keçi elden geçer. Hem de kuzluktan tek
tek oğlağı salmalı haliyle sağılır. Çocuklardan biri ikisi kuzluğun ağzını beklerse
ala, yaramaz olan komşuya kaçar gider, kızda tek bekleyemezse vay haline. Kokar
koşturmaca, olduydu, olmadıydı. Git kuzluğun ağzını aç, bir oğlak salacağım
derken aradan ikisi daha kaçarsa, tadından yenmez erezilliğin. Birini tut, onun
kafasına yem torbasını ver, kulakları çınlasın anam sağarken, diğerini torbasız
yakalayacağım diye rahmetli BABAM’ın koşturması, keçide biraz hoyratsa bir
yamaca, bir düze, birde karşı yamaca derken, ardından ikide kaya sallar. O zamana
kadar üçüncü oğlak anasının sütünü bitirmiş olmuştur. Vay babayın postuna
derken, öyle böyle davar sağım işi biter. Sağım işi biter de, iş biter mi? Hayır,
nefes tükense koşturmaca, iş yine bitmez.
Davar sağımı sonrası, sütü peynir
yapılacaksa, kazana süzekle süzüp, içine TUTAK’ını at ağzına birde leğen ve
hava tam sıcak değilse üstüne de bir çaput koy ki, iyi tutsun, mayalansın. Peynir
zamanı değilse yine kazana ya da bakıra süz sütü, ocağa da bir ateş yakkıp
üstüne at SAC AYAĞI, daha üstüne de koy bakır ya da kazanı. Pişsin, mayalanırken
ya da ocakta pişerken, getir ortaya sacı, senidi, sofrayı, şişi oklavayı. Bir taraf
ekmek, bazlama yapacakken, diğer tarafta, bulaşık yalaşık varsa sabahtan kalan
ve sütten gelen onları yıkar. Ve diğer taraftan da bazlamanın yanına katık
hazırlar, bir patates hırtlatması ya da kavurması, bir melemen, bir dolaz, bir gaygana,
bir çökelek kavurması ya da başkaca bir katık. İşte ANILARDAN BİR KARE, hikaye
tam da burada…
Yine böylesi koşuşturmacalı bir gün,
davar oğlak güdüldü geldi, sağıldı, olanıyla olmayanıyla birlikte. Süt; peynir
mi yapıldı, yoksa kazanda kaynar mı bilmem. Bazlama atılır ya da sabahtan kalanlar
yeniyor. Sofra geldi ortaya, ne yiyeceğiz, şuydu buydu derken. Rahmetli BABAm
TAT MOĞMED, getirdi döğme (Metal Sahan) sağanı, ağzına kadar da bir karaçulfa
suyu koydu içine. Hepimize birer kaşık ve suyun içine de attı iki kaşık şeker,
ver yansın, alın size öğle yemeği. Tadı nasıldı, lezzeti neydi BEN pek hatırlamıyorum,
4 ya da 5 yaşında filanım. Hiç mi bir şey yoktu, hiç değilse bir tas yoğurt,
bir çökelek, bir sahan süt bilemiyorum. Ama o gün öğle yemeğimize katık, BİR SAHAN
ŞEKERLİ SU’dan ibaretti…
Ve şimdilerde, nerede bir metal
tabak görsem, o günler aklıma gelir, halime bir kat daha şükrederim. Ve sırf o
günleri unutmamak, o günlerin hatırına, anısını yaşatmak, babamı, geçmişlerimi
yad etmek, ruhlarına bir Fatiha hediye etmek namına, başkaca yemekler olsa da,
o öğün sadece bir kase yada sahan çorba içer kalkarım. Ardından da bildiğim
bilmediğim bütün duaları eklerim, geçmişlerimin ruhlarına hediye etmek,
halimize şükretmek gayesiyle…
…
Devamı gelecek.
KARA ÇADIRIN KARA EVLADI
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder